Seldom İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seldom İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seldom İle İlgili Cümleler

Seldom: Türkçe anlamı “nadiren” olan bir zarftır.

Örnek cümleler:

1. Seldom do I get to see my old friends from college. (Nadiren, üniversiteden eski arkadaşlarımı görebiliyorum.)
2. My neighbor seldom goes out because of his health. (Komşum sağlığı nedeniyle nadiren dışarı çıkar.)
3. I seldom eat fast food because it’s unhealthy. (Fast food yemek nadiren yaparım çünkü sağlıksızdır.)
4. My dad seldom watches TV, he prefers to read books. (Babam nadiren televizyon izler, kitap okumayı tercih eder.)
5. Seldom do I see such a beautiful sunset. (Nadiren, böylesine güzel bir gün batımı görürüm.)
6. She seldom goes to the gym because she doesn’t have time. (Spor salonuna nadiren gider çünkü zamanı yok.)
7. Seldom does he get angry, he’s a very calm person. (Nadiren sinirlenir, çok sakin bir insandır.)
8. We seldom have snow in this part of the country. (Bu ülkenin bu bölgesinde nadiren kar yağar.)
9. Seldom have I seen such a talented musician. (Nadiren, böylesine yetenekli bir müzisyen görmüşümdür.)
10. My sister seldom wears high heels because they hurt her feet. (Kız kardeşim topuklu ayakkabıları nadiren giyer, çünkü ayaklarına zarar verir.)
11. I seldom go to the cinema, I prefer to watch movies at home. (Sinemaya nadiren giderim, evde film izlemeyi tercih ederim.)
12. He seldom eats vegetables, he’s a picky eater. (Sebzeleri nadiren yer, seçici bir yiyicidir.)
13. Seldom do I see such a well-behaved child. (Nadiren, böylesine iyi davranışlı bir çocuk görürüm.)
14. They seldom go on vacation, they can’t afford it. (Nadiren tatile giderler, bunu karşılayacak paraları yok.)
15. Seldom do I eat dessert, I’m trying to watch my weight. (Tatlı yemek nadiren yaparım, kiloma dikk

16. The museum seldom has special exhibits, but they are always interesting. (Müze nadiren özel sergiler düzenler, ama her zaman ilginç olurlar.)
17. My grandparents seldom use the internet, they prefer to communicate in person. (Büyükannem ve büyükbabam nadiren internet kullanırlar, yüz yüze iletişimi tercih ederler.)
18. Seldom does it rain in this desert climate. (Bu çöl ikliminde nadiren yağmur yağar.)
19. He seldom wears a suit to work, his job is not that formal. (İşe nadiren takım elbiseyle gider, işi o kadar resmi değildir.)
20. Seldom have I been so impressed by a movie, it was truly amazing. (Nadiren bir film beni bu kadar etkilemiştir, gerçekten harikaydı.)