Seedy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seedy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Seedy Nedir?

Seedy kelimesi Türkçe dilinde “tohumlu” anlamına gelir.

1. The watermelon was very seedy, I had to spit out the seeds. (Karpuz çok tohumluydu, tohumları tükürmek zorunda kaldım.)
2. The seedy parts of town are usually best avoided. (Şehrin tohumlu bölgeleri genellikle en iyi kaçınılması gereken yerlerdir.)
3. I prefer seedless grapes, they’re easier to eat. (Çekirdeksiz üzümleri tercih ediyorum, daha kolay yemek oluyor.)
4. The strawberry had a few seeds, but it was still delicious. (Çilek birkaç tohumlu, ama yine de lezzetliydi.)
5. The tomato was so seedy, it was almost more seeds than flesh. (Domates o kadar tohumlu ki, hemen hemen etten daha çok tohumdu.)
6. The seedy character in the movie turned out to be the villain. (Filmin tohumlu karakteri sonunda kötü adam çıktı.)
7. The watermelon seeds can be roasted and eaten as a snack. (Karpuz tohumları kavrulabilir ve atıştırmalık olarak yenilebilir.)
8. The garden was filled with beautiful flowers and seedy weeds. (Bahçe güzel çiçeklerle doluydu ve tohumlu yabani otlarla kaplıydı.)
9. I accidentally swallowed a seed from the orange I was eating. (Yediğim portakaldan bir tohum yutarak yanlışlıkla yuttum.)
10. The bread was seedy, with lots of different types of grains. (Ekmek tohumlu ve birçok farklı tahıl türü içeriyordu.)
11. The seedy part of the city was known for its crime and poverty. (Şehrin tohumlu bölgesi suç ve yoksullukla biliniyordu.)
12. I bought some seedy bird feed to attract more birds to my yard. (Bahçeme daha fazla kuş çekmek için tohumlu kuş yemi satın aldım.)
13. The raspberry jam had lots of tiny seeds in it. (Ahududu reçeli içinde çok sayıda küçük tohum vardı.)
14. The seedy looking man at the bar made me feel uncomfortable. (Barda tohumlu görünen adam beni rahatsız etti.)
15. The apple was a little seedy, but still tasted good. (Elma biraz tohumluydu, ama yine de lezzetliydi.)
16. The seedy hotel had a bad reputation and was best avoided. (Tohumlu otel kötü bir üne sahipti ve kaçınılması en iyisiydi.)
17. The bun was topped with sesame seeds, which gave it a nice crunch. (Ekmek arası susam tohumları ile kaplıydı, bu da ona güzel bir çıtırtı verdi.)
18. The seedy criminal was finally caught and brought to justice. (Tohumlu suçlu sonunda yakalandı ve adalet önünde hesap verdi.)
19. The pomegranate was so

seedy that it took a long time to remove all the seeds. (Nar o kadar tohumluydu ki, tüm tohumları çıkarmak uzun zaman aldı.)
20. The seedy part of the city was also where the best street food could be found. (Şehrin tohumlu bölgesi aynı zamanda en iyi sokak yemeklerinin bulunduğu yerdi.)