Scruple İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scruple İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scruple Nedir?

Scruple, kişinin ahlaki değerleri, vicdanı ve dürüstlüğü konusunda duyduğu kaygı veya endişeyi ifade eden bir kelimedir. Bir karar almadan önce, kişi kendini sorgular ve ahlaki değerlerine uygun olup olmadığını düşünür.

Örnek Cümleler:

  1. He refused to lie to his boss because his scruples wouldn’t allow it. (O, patronuna yalan söylemeyi reddetti çünkü vicdanı buna izin vermedi.)
  2. She had no scruples about cheating on her exam. (Sınavda kopya çekmek konusunda hiç vicdanı sızlamadı.)
  3. I couldn’t take the job offer because it went against my scruples. (İş teklifini kabul edemedim çünkü ahlaki değerlerime aykırıydı.)
  4. The politician’s scruples prevented him from accepting the bribe. (Politikacının vicdanı rüşveti kabul etmesine izin vermedi.)
  5. Despite his scruples, he knew he had to lie to protect his family. (Vicdanı sızlasa da, ailesini korumak için yalan söylemek zorunda olduğunu biliyordu.)
  6. She was a woman of great scruples and would never compromise her principles. (O, büyük vicdan sahibi bir kadındı ve asla prensiplerinden taviz vermeyecekti.)
  7. He struggled with his scruples before making the decision to end the relationship. (İlişkiyi sonlandırma kararını vermeden önce vicdanıyla mücadele etti.)
  8. The company’s scruples were called into question after it was revealed they were using child labor. (Çocuk işçi kullanıyor olmaları ortaya çıktıktan sonra şirketin vicdanı sorgulandı.)
  9. Despite his scruples about the project, he went ahead with it because it was his job. (Proje hakkındaki vicdan azabına rağmen, işi olduğu için devam etti.)
  10. She was praised for her scruples and honesty in the workplace. (İş yerindeki vicdanlılığı ve dürüstlüğü takdir edildi.)
  11. The lawyer’s scruples prevented him from defending someone he knew was guilty. (Avukatın vicdanı, suçlu olduğunu bildiği birini savunmasına izin vermedi.)
  12. I have no scruples about standing up for what I believe in. (İnandığım şeyler için dik durmak konusunda hiçbir vicdan azabım yok.)
  13. He struggled with his scruples before deciding to blow the whistle on his employer’s illegal activities. (İşvereninin yasa dışı faaliyetlerini ifşa etme kararını vermeden önce vicdanıyla mücadele etti.)
  14. The company’s lack of scruples was evident in their decision to dump toxic waste in the river. (Zehirli atıkları nehirde boşaltma kararlarıyla şirketin vicdansızlığı açıkça ort
  1. The politician’s scruples were questioned after he was caught accepting a bribe. (Politikacının vicdanı, rüşvet kabul ettiği ortaya çıkınca sorgulandı.)
  2. The journalist’s scruples prevented her from publishing a story that she knew was false. (Gazetecinin vicdanı, yalan olduğunu bildiği bir hikayeyi yayınlamaktan vazgeçmesine neden oldu.)
  3. Despite her scruples about lying, she told her friend that she liked her new haircut. (Yalan söylemek konusundaki vicdanı sızlasa da, arkadaşına yeni saç kesimini beğendiğini söyledi.)
  4. His scruples wouldn’t allow him to cheat on the test, even though he knew he would fail without cheating. (Vicdanı kopya çekmesine izin vermedi, hatta kopya çekmeden sınavı geçemeyeceğini biliyordu.)
  5. The employee’s scruples led him to report his boss’s unethical behavior to HR. (Çalışanın vicdanı, patronunun etik olmayan davranışlarını insan kaynaklarına rapor etmesine neden oldu.)
  6. Despite her scruples about working for a tobacco company, she took the job because she needed the money. (Tütün şirketi için çalışmak konusundaki vicdanı sızlasa da, paraya ihtiyacı olduğu için işi aldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.