Scorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scorn İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Scorn

Scorn, bir kişiye, fikre veya davranışa karşı büyük bir hoşnutsuzluk, küçümseme ve aşağılama hissi ile davranmaktır.

Örnek cümleler:

1. He couldn’t hide his scorn for her taste in music. (Müzik zevkine olan küçümsemesi gizleyemedi.)
2. She looked at him with scorn in her eyes. (Gözlerinde küçümsemeyle ona baktı.)
3. The coach spoke with scorn about the team’s effort. (Antrenör, takımın çabalarına küçümseyerek konuştu.)
4. His scornful attitude made everyone uncomfortable. (Onun küçümseyen tutumu herkesi rahatsız etti.)
5. She replied with scorn when he asked her for help. (Yardım istediğinde ona küçümseyerek cevap verdi.)
6. The politician’s speech was met with scorn by the audience. (Politikacının konuşması izleyiciler tarafından küçümseyerek karşılandı.)
7. His actions were a source of scorn for his colleagues. (Eylemleri, meslektaşları tarafından küçümsendi.)
8. She spoke with scorn about his lack of ambition. (Hırs eksikliği hakkında küçümseyerek konuştu.)
9. He faced the scorn of his family for dropping out of college. (Üniversiteyi bıraktığı için ailesinin küçümsediğiyle karşı karşıya kaldı.)
10. The company was met with scorn by the public after the scandal. (Skandal sonrası şirket, halk tarafından küçümseyerek karşılandı.)
11. His tone was full of scorn as he spoke about the project. (Proje hakkında konuşurken tonu küçümseme doluydu.)
12. She couldn’t help but feel scorn towards her ex-boyfriend. (Eski erkek arkadaşı hakkında küçümseme hissini engelleyemedi.)
13. The professor showed scorn towards the student’s work. (Profesör, öğrencinin çalışmasına küçümseme gösterdi.)
14. His constant complaining was met with scorn by his coworkers. (Sürekli şikayet etmesi, iş arkadaşları tarafından küçümsendi.)
15. The artist’s work was initially met with scorn by the critics. (Sanatçının çalışması başlangıçta eleştirmenler tarafından küçümseyerek karşılandı.)
16. She expressed her scorn for the politician’s policies. (Politikacının politikalarına karşı küçümsemesini dile getirdi.)
17. The athlete’s poor performance was met with scorn by the fans. (Sporcunun kötü performansı, hayranlar tarafından küçümseyerek karşılandı.)
18. His lack of knowledge was met with scorn by the interviewer. (Bilgisizliği, röportajcı tarafından küçümsendi.)
19. She couldn’t hide her scorn towards her sister’s new boyfriend. (Kız kardeşinin yeni erkek arkadaşı hakkında küçümsemesini gizleyemedi.)
20. The manager’s decision

was met with scorn by the employees. (Yöneticinin kararı, çalışanlar tarafından küçümseyerek karşılandı.)

Note: Scorn kelimesi olumsuz bir hissi ifade ettiği için, genellikle hoş karşılanmaz ve olumsuz bir etki yaratır.