Roughest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Roughest İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Rough (Sert)

Rough kelimesi sert, pürüzlü veya düzensiz anlamlarına gelir.

Örnek cümleler:

1. He has rough hands from years of manual labor. (Yıllardır manuel iş yaptığı için elleri sert.)
2. The surface of the road was rough and bumpy. (Yolun yüzeyi sert ve pürüzlüydü.)
3. The rough terrain made hiking difficult. (Sert arazi yürüyüşü zorlaştırdı.)
4. She rubbed her rough skin with lotion. (Lotion ile sert cildini ovdu.)
5. The boxer had a rough exterior, but was actually very kind-hearted. (Bokserin dış görünüşü sertti ama aslında çok iyi kalpliydi.)
6. The teacher gave us rough guidelines for the project. (Öğretmen, projemiz için sert bir çerçeve çizdi.)
7. The rough edges of the wood needed to be smoothed out. (Ağacın sert kenarları düzeltilmeliydi.)
8. The storm caused rough seas, making sailing dangerous. (Fırtına denizi sertleştirdi, bu da seyri tehlikeli hale getirdi.)
9. The athlete’s rough training regimen prepared him for the competition. (Sporcu, sert antrenman programı ile yarışmaya hazırlandı.)
10. The rough texture of the fabric irritated her skin. (Kumaşın sert dokusu cildini tahriş etti.)
11. The dog’s rough bark scared away the intruder. (Köpeğin sert havlaması, hırsızı korkuttu.)
12. The painter used a rough brush to create texture in her artwork. (Ressam, eserinde dokular oluşturmak için sert bir fırça kullandı.)
13. The rough treatment she received from her boss caused her to quit her job. (Patronundan aldığı sert muamele, işinden istifa etmesine neden oldu.)
14. The prisoner had a rough demeanor, but was actually quite friendly. (Mahkumun tavrı sertti ama aslında oldukça arkadaş canlısıydı.)
15. The rough bark of the tree scratched his arm. (Ağacın sert kabuğu kolunu çizdi.)
16. The rough climate of the Arctic made survival difficult. (Kutup bölgesinin sert iklimi, hayatta kalmayı zorlaştırdı.)
17. The rough roads in the countryside made for a bumpy ride. (Kırsaldaki sert yollar, dengesiz bir sürüşe neden oldu.)
18. The rough surface of the moon was visible through the telescope. (Ayın sert yüzeyi teleskopla görülebildi.)
19. The rough outline of the plan was presented to the committee. (Planın sert taslağı komiteye sunuldu.)
20. The rough waves of the ocean crashed against the shore. (Denizin sert dalgaları kıyıya vurdu.)

Rough (Kaba, Yontulmamış)

Rough kelimesi kaba, yontulmamış anlamlarına da gelir.

Örnek cümleler:

1. The carpenter used a rough saw to cut the wood. (Marangoz, ahşabı kesmek için kaba bir testere kullandı.)
2. The artist sketched out a rough draft of the painting. (Sanatçı, tablonun kaba bir taslağını çizdi.)
3. The stone mason chiseled away at the rough edges of the rock. (Taş ustası, kayanın kaba kenarlarını oydu.)
4. The chef used a rough chop on the vegetables for the soup. (Şef, çorbada kullanmak için sebzeleri kaba bir şekilde doğradı.)
5. The writer’s first draft was very rough and needed a lot of editing. (Yazarın ilk taslağı çok kaba ve düzenlenmesi gerekiyordu.)
6. The rough terrain made it difficult for the construction workers to lay the foundation. (Sert arazi, inşaat işçilerinin temeli atmalarını zorlaştırdı.)
7. The sculptor used a rough stone to create a rustic look. (Heykeltıraş, rustik bir görünüm oluşturmak için kaba bir taş kullandı.)
8. The gardener cleared away the rough undergrowth to make room for new plants. (Bahçıvan, yeni bitkiler için yer açmak için kaba çalılıkları temizledi.)
9. The seamstress used a rough fabric to make a sturdy bag. (Terzi, sağlam bir çanta yapmak için kaba bir kumaş kullandı.)
10. The carpenter sanded down the rough edges of the table to make it smooth. (Marangoz, masanın kaba kenarlarını zımparalayarak pürüzsüz hale getirdi.)
11. The painter used a rough brush stroke to create a textured effect. (Ressam, dokulu bir etki oluşturmak için kaba bir fırça darbesi kullandı.)
12. The potter shaped the rough clay into a beautiful vase. (Çömlekçi, kaba kilini güzel bir vazo şekline soktu.)
13. The blacksmith hammered the rough metal into a useful tool. (Demirci, kaba metali yararlı bir araca çekiçledi.)
14. The dressmaker used a rough pattern to create a casual dress. (Terzi, günlük bir elbise yapmak için kaba bir kalıp kullandı.)
15. The rough-hewn beams gave the cabin a rustic feel. (Kaba kesilmiş kirişler, kulübeye rustik bir his verdi.)
16. The stonecutter carved a statue from a rough block of marble. (Taş ustası, kaba bir mermer bloktan heykel oydurdu.)
17. The carpenter planed down the rough board until it was smooth. (Marangoz, tahtayı kaba halden pürüzsüz hale getirene kadar düzledi.)
18. The tailor used a rough canvas to create a durable backpack. (Terzi, dayanıklı bir sırt çantası yapmak için kaba bir