Retaining İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Retaining İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Retaining

Retaining, Türkçe’de “tutmak, korumak, muhafaza etmek” gibi anlamlara gelir. Bu kelime, bir şeyin kaymasını veya düşmesini önlemek için kullanılan bir yapıyı tanımlarken veya bir şeyin eski halini korumak için yapılan işlemleri ifade etmek için de kullanılır.

Örnek cümleler:

1. Retaining the original features of the house was important to the buyers. (Ev’in orijinal özelliklerini korumak, alıcılar için önemliydi.)
2. We need a wall to retain the soil and prevent erosion. (Toprağı korumak ve erozyonu önlemek için bir duvara ihtiyacımız var.)
3. The company is having difficulty retaining its employees. (Şirket çalışanlarını muhafaza etmekte zorlanıyor.)
4. He had trouble retaining the information he learned in class. (Sınıfta öğrendiği bilgileri muhafaza etmekte zorlandı.)
5. The athlete is working on retaining his title as the world champion. (Sporcu, dünya şampiyonu unvanını korumak için çalışıyor.)
6. We need to retain more water in the reservoir. (Barajda daha fazla su tutmamız gerekiyor.)
7. The school is struggling to retain its students. (Okul öğrencilerini muhafaza etmekte zorlanıyor.)
8. He has a good memory and is able to retain a lot of information. (İyi bir hafızası var ve birçok bilgiyi muhafaza edebiliyor.)
9. The old book was in good condition because it had been well retained . (Eski kitap iyi durumdaydı çünkü iyi korunmuştu.)
10. She was able to retain her composure during the difficult meeting. (Zorlu toplantı sırasında sakinliğini koruyabildi.)
11. The new policy is aimed at retaining customers. (Yeni politika, müşterileri muhafaza etmeyi amaçlıyor.)
12. The company is retaining a consultant to help with the project. (Proje için yardımcı olmak için bir danışmanı muhafaza ediyorlar.)
13. The jacket was designed to retain body heat in cold weather. (Çok soğuk havalarda beden ısısını korumak için ceket tasarlandı.)
14. She was able to retain her job even though the company was going through difficult

times. (Şirket zorlu zamanlardan geçse de, o işini muhafaza etmeyi başardı.)
15. The school implemented a program to help students retain more information. (Okul, öğrencilerin daha fazla bilgiyi muhafaza etmelerine yardımcı olmak için bir program uyguladı.)

16. The construction of a retaining wall was necessary to prevent the hill from collapsing. (Tepenin çökmesini önlemek için bir tutma duvarının inşası gerekliydi.)
17. The team’s goal is to retain their championship title. (Takımın hedefi şampiyonluk unvanlarını korumaktır.)
18. The company is struggling to retain its market share. (Şirket, pazar payını muhafaza etmekte zorlanıyor.)
19. The goal of the project is to retain the historical integrity of the building. (Projenin amacı, binanın tarihi bütünlüğünü muhafaza etmektir.)
20. The scientists are studying ways to retain the freshness of fruits and vegetables. (Bilim adamları, meyve ve sebzelerin tazeliğini muhafaza etmenin yollarını araştırıyorlar.)