Restraint İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Restraint (Sınırlama, Ölçülülük)
Restraint, bir şeyi kontrol altına almak veya sınırlamak anlamına gelir. Bu kelime, hem fiziksel hem de duygusal anlamlarda kullanılabilir. Kişinin kendisini kontrol altında tutması veya bir şeyi kısıtlaması için kullanılabilir. Aşağıda restraint kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle yer almaktadır:
- Restraint is important in order to maintain a healthy diet. (Sağlıklı bir diyet sürdürmek için sınırlama önemlidir.)
- The prisoner had to be put in restraint in order to prevent him from harming himself or others. (Mahkum kendisine veya başkalarına zarar vermemek için sınırlama altına alınmak zorunda kaldı.)
- She showed great restraint in not reacting to his rude comments. (Kaba yorumlarına tepki göstermeyerek büyük bir ölçülülük sergiledi.)
- The government is considering placing restraints on the use of plastic bags. (Hükümet, plastik poşet kullanımına sınırlama getirmeyi düşünüyor.)
- He had to use all his restraint not to shout at his boss. (Patronuna bağırmamak için tüm sınırlamasını kullanmak zorunda kaldı.)
- The company has implemented restraints on overtime in order to prevent employee burnout. (Şirket, çalışanların tükenmesini önlemek için fazla mesaiye sınırlamaları getirdi.)
- The teacher showed restraint in not punishing the student too harshly. (Öğretmen, öğrenciyi fazla sert cezalandırmayarak ölçülülük gösterdi.)
- The police used restraint when dealing with the protesters. (Polis, protestocularla uğraşırken sınırlamayı kullanmayı tercih etti.)
- He exercised restraint by not buying everything he wanted at the store. (Mağazada istediği her şeyi satın alarak sınırlama yapmadı.)
- The athlete showed restraint by not celebrating too excessively after his victory. (Sporcu, zaferinden sonra çok aşırı kutlama yapmamak için ölçülülük gösterdi.)
- The government imposed restraints on the use of fireworks in order to prevent accidents. (Hükümet, kazaları önlemek için havai fişek kullanımına sınırlamalar getirdi.)
- The company’s budget restraints prevented them from hiring more employees. (Şirketin
daha fazla çalışan işe almasını engelleyen bütçe sınırlamaları vardı.)
13. The parents had to use restraint to keep their child from eating too much candy. (Ebeveynler, çocuklarının çok fazla şeker yemesini önlemek için sınırlama kullanmak zorunda kaldılar.)
- The doctor recommended restraint in the amount of alcohol he consumed. (Doktor, tükettiği alkol miktarında sınırlama önerdi.)
- The manager showed restraint by not firing the employee for one mistake. (Yanlış bir hata için çalışanı kovmamak için müdür ölçülülük gösterdi.)
- The company has implemented restraints on travel expenses in order to save money. (Para biriktirmek için şirket, seyahat harcamalarına sınırlamalar getirdi.)
- The therapist taught her client techniques for practicing restraint in stressful situations. (Terapist, stresli durumlarda sınırlama uygulama teknikleri öğretti.)
- The police officer showed restraint by not using excessive force when arresting the suspect. (Şüpheliyi tutuklarken aşırı güç kullanmamak için polis memuru ölçülülük gösterdi.)
- The team captain had to use restraint to prevent his teammates from arguing with each other. (Takım kaptanı, takım arkadaşlarının birbirleriyle tartışmasını önlemek için sınırlama yapmak zorunda kaldı.)
- The government is considering placing restraints on the number of cars allowed in the city center. (Hükümet, şehir merkezinde izin verilen araç sayısına sınırlama getirmeyi düşünüyor.)
Hemen Yorum Yaz