Repress İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Repress İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Repress İle İlgili Cümleler

Repress, Türkçe anlamı olarak “baskılamak” veya “önlemek” anlamlarına gelir. Bu kelime, bir hissi veya düşünceyi bastırmak veya engellemek anlamında kullanılabilir.

Örnek cümleler:

1. She tried to repress her anger, but it was too strong. (Öfkesini bastırmaya çalıştı, ama çok güçlüydü.)
2. The government is accused of repressing the opposition. (Hükümet, muhalefeti baskılamakla suçlanıyor.)
3. He repressed a yawn during the boring lecture. (Sıkıcı ders sırasında gelen bir esnemeyi bastırdı.)
4. The memory of the accident was repressed for years. (Kaza anısını yıllarca öteledi.)
5. She repressed her emotions and didn’t cry at the funeral. (Duygularını bastırdı ve cenazede ağlamadı.)
6. The dictator repressed any form of dissent. (Diktatör, her türlü muhalefeti bastırdı.)
7. He was unable to repress his excitement when he saw his favorite band. (Favori grubunu gördüğünde heyecanını bastıramadı.)
8. The urge to scream was almost impossible to repress. (Çığlık atma isteği neredeyse bastırılamazdı.)
9. She repressed her doubts and went ahead with the plan. (Şüphelerini bastırdı ve plana devam etti.)
10. The government is using force to repress the protests. (Hükümet, protestoları bastırmak için güç kullanıyor.)
11. He had to repress his laughter during the serious meeting. (Ciddi toplantı sırasında kahkahasını bastırmak zorunda kaldı.)
12. She repressed her fear and continued climbing the mountain. (Korkusunu bastırdı ve dağa tırmanmaya devam etti.)
13. The memory was too painful to repress. (Anı bastırmak için çok acı vericiydi.)
14. He repressed his feelings for her because he knew they could never be together. (Birlikte olamayacaklarını bildiği için ona duygularını bastırdı.)
15. The government repressed the media to control the narrative. (Hükümet, anlatımı kontrol etmek için medyayı bastırdı.)
16. She repressed the urge to scream at her boss. (Patronuna çığlık atmaya isteğini bastırdı.)
17. The authorities repressed the information about the disaster to avoid panic. (Yetkililer, paniği önlemek için felaketle ilgili bilgileri bastırdı.)
18. He tried to repress his memories of the war, but they haunted him. (Savaş anılarını bastırmaya çalıştı, ama onu takip ettiler.)
19. The government is accused of repressing the rights of minorities. (Hükümet, azınlık haklarını bastırmakla suçlan

20. She had to repress her urge to cry when she heard the news. (Haberleri duyduğunda ağlama isteğini bastırmak zorunda kaldı.)

Note: The examples given above are for the verb form of “repress”. The word “repress” can also be used as a noun or an adjective, but the context and meaning may differ.