Rare İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Rare İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Rare

Rare, Türkçe anlamı nadir olan, ender görülen anlamına gelmektedir. Aşağıda, rare kelimesinin İngilizce cümle içinde kullanımına örnekler verilmiştir.

  1. The pink diamond is so rare that it’s worth millions of dollars. (Pembe elmas o kadar nadirdir ki milyonlarca dolar eder.)
  2. I only eat steak when it’s rare, otherwise it’s too tough. (Ben sadece eti nadir pişmiş olarak yerim, yoksa çok zor oluyor.)
  3. The scientist discovered a rare species of butterfly in the Amazon rainforest. (Bilim insanı Amazon yağmur ormanında nadir bir kelebek türü keşfetti.)
  4. It’s rare to find a good restaurant in this area. (Bu bölgede iyi bir restoran bulmak nadirdir.)
  5. The book is a rare find and it’s worth a lot of money. (Bu kitap nadir bulunan bir eser ve çok para eder.)
  6. A rare disease has been spreading rapidly in the country. (Ülkede nadir görülen bir hastalık hızla yayılmaktadır.)
  7. The antique shop has a rare collection of vintage toys. (Antika dükkanı nadir bulunan bir koleksiyona sahip eski oyuncaklarla doludur.)
  8. She has a rare talent for playing the violin. (Keman çalmak için nadir bir yeteneği var.)
  9. The museum has a rare exhibit of ancient artifacts from Egypt. (Müze, Mısır’dan nadir sergilenen antik eserlerin bir koleksiyonuna sahip.)
  10. It’s rare to see a rainbow in the middle of the day. (Gündüzün ortasında gökkuşağı görmek nadirdir.)
  11. The scientist is studying a rare type of bacteria found in the ocean. (Bilim insanı okyanusta bulunan nadir bir bakteri türünü araştırıyor.)
  12. The rare stamp is the crown jewel of his collection. (Nadir pullar, onun koleksiyonunun taç mücevheridir.)
  13. The antique vase is a rare piece from the Ming Dynasty. (Antika vazo, Ming Hanedanlığı’ndan nadir bir parçadır.)
  14. The company only produces a rare type of cheese that’s hard to find. (Şirket, nadir bulunan bir peynir türü üretir ve bu peynir zor bulunur.)
  15. It’s rare for a politician to keep their promises. (Bir siyasetçinin sözlerini tutması nadirdir.)
  16. The museum has a rare exhibit of Van Gogh’s paintings. (Müze, Van Gogh’un nadir sergilenen tablolarına ev sahipliği yapıyor.)
  17. The butterfly has a rare pattern on its wings. (Kelebeğin kanatlarında nadir bir desen vardır.)
  18. The chef recommends cooking the steak rare for maximum flavor. (Şef, maksimum lezzet için eti nadir pişirilmesini önerir.)
  19. The rare bird was spotted by a birdwatcher in the forest. (
  1. The rare bird was spotted by a birdwatcher in the forest. (Nadir kuş, ormanda bir kuş gözlemcisi tarafından görüldü.)
  2. The museum has a rare collection of ancient manuscripts from around the world. (Müze, dünya genelinden nadir koleksiyonlar arasında antik el yazmalarını barındırır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.