Ragged İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ragged İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Ragged Nedir?

Ragged, parçalı, düzensiz veya yıpranmış anlamlarına gelir.

  1. His shirt was ragged and torn. (Gömleği parçalı ve yırtıktı.)
  2. The old man had ragged clothes and unkempt hair. (Yaşlı adamın parçalı giysileri ve dağınık saçı vardı.)
  3. The edges of the paper were ragged. (Kağıdın kenarları yıpranmıştı.)
  4. She ran with ragged breaths. (Düzensiz nefeslerle koştu.)
  5. The mountain range had a ragged appearance. (Dağ sırası parçalı bir görünüme sahipti.)
  6. The town was surrounded by ragged hills. (Kasaba, parçalı tepelerle çevrilmişti.)
  7. He had a ragged scar on his forehead. (Alnında parçalı bir yara izi vardı.)
  8. The garden had a ragged, overgrown look. (Bahçe, parçalı ve fazla büyümüş bir görünüme sahipti.)
  9. The ragged edges of the fabric caught on the nail. (Kumaşın yıpranmış kenarları çiviye takıldı.)
  10. The soldiers’ uniforms were ragged from months of fighting. (Askerlerin üniformaları aylar süren savaştan dolayı yıpranmıştı.)
  11. The edges of the book were ragged from years of use. (Kitabın kenarları yıllar boyunca kullanımdan yıpranmıştı.)
  12. The ragged coastline was difficult to navigate. (Parçalı kıyı çizgisi navigasyon için zordu.)
  13. The ragged sound of the violin added to the melancholy mood. (Kemanın parçalı sesi hüzünlü ruh haline katkıda bulundu.)
  14. The ragged hemline of her dress dragged on the ground. (Elbisesinin yıpranmış etek ucu yere sürüklendi.)
  15. The ragged edges of the clouds indicated a storm was coming. (Bulutların yıpranmış kenarları fırtına geleceğini gösteriyordu.)
  16. The dog’s fur was ragged and matted. (Köpeğin tüyleri yıpranmış ve düğümlenmişti.)
  17. The ragged edges of the photograph showed signs of age. (Fotoğrafın yıpranmış kenarları yaşlanma belirtileri gösteriyordu.)
  18. The mountain trail was narrow and ragged. (Dağ yolunun dar ve parçalı olduğu.)
  19. The man’s voice was ragged from shouting all day. (Adamın sesi tüm gün bağırmaktan yıpranmıştı.)
  20. The old flag had a ragged edge where it had been torn. (Eski bayrak yırtıldığı yerde yıpranmış bir kenara sahipti.)

Not: Cümlelerin Türkçe çevirileri sadece anlamı aktarmak amaçlıdır, tam bir çeviri değildir.

  1. The ragged edges of the paper made it difficult to tear cleanly. (Kağıdın yıpranmış kenarları onu temizce yırtmayı zorlaştırdı.)
  2. The hiker’s shoes were ragged and worn out from the long trek. (Yürüyüşçünün ayakkabıları uzun yürüyüşten yıpranmış ve aşınmıştı.)
  3. The artist created a unique texture using ragged brush strokes. (Sanatçı, parçalı fırça darbeleri kullanarak benzersiz bir doku yarattı.)
  4. The ragged clouds looked like they had been torn apart. (Yıpranmış bulutlar paramparça edilmiş gibi görünüyordu.)
  5. The ragged coat was warm but looked shabby. (Yıpranmış ceket sıcak ama kötü görünüyordu.)
  6. The ragged book cover indicated it had been well-loved. (Yıpranmış kitap kapağı sevildiğini gösteriyordu.)
  7. The baby’s ragged breathing worried the parents. (Bebeğin parçalı nefesi ebeveynleri endişelendirdi.)
  8. The ragged edges of the pie crust made it look homemade. (Pastanın yıpranmış kenarları onu ev yapımı gibi gösterdi.)
  9. The ragged fence needed to be repaired before it fell down. (Yıpranmış çit yıkılmadan önce tamir edilmeliydi.)
  10. The ragged edges of the photo album gave it a vintage feel. (Fotoğraf albümünün yıpranmış kenarları ona antika bir his verdi.)
  11. The ragged pages of the old book were fragile and yellowed. (Eski kitabın yıpranmış sayfaları kırılgandı ve sararmıştı.)
  12. The ragged sound of the guitar gave the song a raw emotion. (Gitarın parçalı sesi şarkıya ham bir duygu kattı.)
  13. The ragged mountain terrain was difficult to traverse. (Yıpranmış dağlık arazi geçilmesi zordu.)
  14. The ragged clothes of the beggar made him look destitute. (Dilencinin yıpranmış giysileri onu perişan gösteriyordu.)
  15. The ragged coastline was full of hidden coves and caves. (Parçalı kıyı çizgisi gizli koylar ve mağaralarla doluydu.)
  16. The ragged hemline of the dress added a bohemian flair. (Elbisenin yıpranmış etek ucu bohem bir hava kattı.)
  17. The ragged appearance of the garden was intentional, giving it a wild and natural feel. (Bahçenin parçalı görünümü kasıtlıydı, ona vahşi ve doğal bir his veriyordu.)
  18. The

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.