Protegee İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Protegee İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Protegee Nedir?

Protegee, bir kişinin öğrencisi veya koruyucusu olan kişi anlamına gelir. Bu kişi, genellikle daha tecrübeli veya daha bilgili biri tarafından korunur, eğitilir ve yönlendirilir.

Örnek Cümleler:

1. As a young protegee, he had a lot to learn from his mentor.

   (Mentoru olarak birçok şey öğrenmek için genç bir koruyucu olarak, onun daha öğreneceği çok şey vardı.)

2. The famous painter took the young artist as her protegee and taught her everything she knew.

   (Ünlü ressam, genç sanatçıyı koruyucusu olarak aldı ve ona bildiği her şeyi öğretti.)

3. The business tycoon saw potential in the young entrepreneur and became his protegee.

   (İş adamı, genç girişimci de potansiyel gördü ve onun koruyucusu oldu.)

4. She was proud to be the protegee of the renowned scientist and was eager to learn from him.

   (O, ünlü bilim adamının koruyucusu olmaktan gurur duyuyordu ve ondan öğrenmeye istekliydi.)

5. The protegee of the fashion designer showcased her collection at the fashion show.

   (Moda tasarımcısının koruyucusu olan kadın, koleksiyonunu moda şovunda sergiledi.)

6. He was the protegee of the famous writer and learned a lot from him about writing.

   (Ünlü yazarın koruyucusu olarak o, yazı yazma konusunda ondan birçok şey öğrendi.)

7. The young musician was grateful for the opportunity to be the protegee of the legendary composer.

   (Genç müzisyen, efsanevi bestecinin koruyucusu olma fırsatı için minnettar kaldı.)

8. The protegee of the famous chef was now a renowned chef herself.

   (Ünlü şefin koruyucusu olan kadın, artık kendisi de ünlü bir şef haline gelmişti.)

9. The young athlete was the protegee of the Olympic champion and was training hard to follow in her footsteps.

   (Genç sporcu, Olimpiyat şampiyonunun koruyucusuydu ve onun adımlarını takip etmek için sıkı bir şekilde antrenman yapıyordu.)

10. The protegee of the famous architect was now designing her own buildings and making a name for herself in the field.

    The young actress was discovered by a famous director who took her as his protegee and helped her get her big break in Hollywood.

    (Genç oyuncu, onu keşfeden ünlü bir yönetmen tarafından koruyucusu olarak kabul edildi ve Hollywood’da büyük çıkışını yapmasına yardımcı oldu.)

11. The protegee of the famous conductor was now leading her own orchestra and receiving critical acclaim.

    (Ünlü orkestra şefinin koruyucusu olan kadın, şimdi kendi orkestrasını yönetiyordu ve eleştirel beğeni topluyordu.)

12. The young entrepreneur was grateful for the guidance of her protegee, who helped her navigate the business world.

    (Genç girişimci, iş dünyasında yolculuğuna rehberlik eden koruyucusu için minnettar kaldı.)

13. The protegee of the famous fashion designer was now designing clothes for her own fashion line.

    (Ünlü moda tasarımcısının koruyucusu olan kadın, şimdi kendi moda markası için kıyafetler tasarlıyordu.)

14. The young writer was excited to be the protegee of the Pulitzer Prize-winning author and hoped to learn from her success.

    (Genç yazar, Pulitzer Ödülü kazanan yazarın koruyucusu olmaktan heyecan duyuyordu ve onun başarısından öğrenmeyi umuyordu.)

15. The protegee of the famous artist was now exhibiting her own artwork in galleries around the world.

    (Ünlü sanatçının koruyucusu olan kadın, şimdi kendi sanat eserlerini dünya çapında galerilerde sergiliyordu.)

16. The young scientist was honored to be the protegee of the Nobel Prize-winning physicist and was working hard to follow in his footsteps.

    (Genç bilim adamı, Nobel Ödülü kazanan fizikçinin koruyucusu olmaktan onur duyuyordu ve onun adımlarını takip etmek için sıkı bir şekilde çalışıyordu.)

17. The protegee of the famous poet was now publishing her own poetry and receiving critical acclaim.

    (Ünlü şairin koruyucusu olan kadın, şimdi kendi şiirlerini yayınlıyordu ve eleştirel beğeni topluyordu.)

18. The young dancer was grateful for the mentorship of her protegee, who helped her improve her technique.

    (Genç dansçı, tekniğini geliştirmesine yardımcı olan koruyucusu için minnettar kaldı.)

19. The protegee of the famous philosopher