Prolong İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prolong İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Prolong

Prolong kelimesi “uzatmak” anlamına gelir. Bir şeyin süresini veya ömrünü uzatmak anlamında kullanılır.

1. I need to prolong my stay in New York for another week. (New York’taki kalmamı bir hafta daha uzatmam gerekiyor.)
2. The new medication will prolong his life for a few more years. (Yeni ilaç onun hayatını birkaç yıl daha uzatacak.)
3. Prolonging the meeting won’t solve anything. (Toplantıyı uzatmak hiçbir şeyi çözmez.)
4. She wanted to prolong the moment and savor the taste of the delicious meal. (O, anı uzatmak ve lezzetli yemeğin tadını çıkarmak istedi.)
5. The company was trying to prolong the life of their product with new marketing strategies. (Şirket, yeni pazarlama stratejileriyle ürünlerinin ömrünü uzatmaya çalışıyordu.)
6. The doctor suggested a few lifestyle changes to prolong her health. (Doktor, sağlığını uzatmak için birkaç yaşam tarzı değişikliği önerdi.)
7. The director decided to prolong the shooting schedule due to unexpected weather conditions. (Yönetmen, beklenmedik hava koşulları nedeniyle çekim programını uzatmaya karar verdi.)
8. Prolonging the argument will only make things worse. (Tartışmayı uzatmak sadece işleri daha da kötüleştirecek.)
9. He used special techniques to prolong the life of his car. (Aracının ömrünü uzatmak için özel teknikler kullandı.)
10. She tried to prolong the moment by taking a deep breath and closing her eyes. (Derin bir nefes alıp gözlerini kapatarak anı uzatmaya çalıştı.)
11. The athlete’s training program was designed to prolong his peak performance. (Sporcunun antrenman programı, performansının zirvesini uzatmak için tasarlandı.)
12. Prolonged exposure to the sun can cause skin damage. (Güneşe uzun süre maruz kalmak cilt hasarına neden olabilir.)
13. The company offered a warranty to prolong the lifespan of the product. (Şirket, ürünün ömrünü uzatmak için bir garanti sundu.)
14. Prolonging the construction process would mean additional costs. (İnşaat sürecini uzatmak ek maliyetler anlamına gelecektir.)
15. The scientist discovered a new method to prolong the freshness of fruits and vegetables. (Bilim adamı, meyve ve sebzelerin tazeliğini uzatmak için yeni bir yöntem keşfetti.)
16. He decided to prolong his vacation by a few more days. (Birkaç gün daha tatilini uzatmaya karar verdi.)
17. The company implemented a recycling program to prolong the life of their products. (Şirket, ürünlerinin ömrünü uzatmak için bir geri dönüşüm programı uyguladı.)
18. Prolong

18. Prolonging the negotiations could lead to a breakdown in communication. (Müzakereleri uzatmak, iletişim kopukluğuna neden olabilir.)
19. The artist wanted to prolong the moment of inspiration by sketching for hours. (Sanatçı, saatlerce eskiz çizerek ilham anını uzatmak istedi.)
20. The company decided to prolong the warranty period to attract more customers. (Şirket, daha fazla müşteri çekmek için garanti süresini uzatmaya karar verdi.)

(Hint: You can use Ctrl+C and Ctrl+V to copy and paste the text in the code blocks.)