Profuse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profuse İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profuse

• Anlamı: Aşırı miktarda, bol, verimli

1. She was sweating profusely after running a marathon. (O bir maraton koştuktan sonra aşırı terlemişti.)
2. The garden was filled with a profusion of colorful flowers. (Bahçe rengarenk çiçeklerle doluydu.)
3. The guest speaker received profuse thanks for his enlightening speech. (Misafir konuşmacı aydınlatıcı konuşması için bol teşekkür aldı.)
4. The factory produces profuse amounts of plastic waste. (Fabrika aşırı miktarda plastik atık üretiyor.)
5. She apologized profusely for arriving late to the meeting. (Toplantıya geç kaldığı için bol bol özür diledi.)
6. The restaurant served a profuse amount of food for the large group. (Restoran büyük gruba bol miktarda yemek servis etti.)
7. The artist created a profusion of beautiful paintings for the art show. (Sanatçı sergi için güzel tabloların bolca üretti.)
8. The patient experienced profuse bleeding after the surgery. (Hasta ameliyattan sonra aşırı kanama yaşadı.)
9. The singer received profuse praise for her stunning performance. (Şarkıcı muhteşem performansı için bol övgü aldı.)
10. The storm brought a profusion of rain and hail. (Fırtına yağmur ve dolu ile bol yağış getirdi.)
11. The philanthropist made profuse donations to various charities. (Hayırsever çeşitli hayır kurumlarına bol bağış yaptı.)
12. The writer expressed her ideas in a profuse manner, using flowery language. (Yazar çiçekli dili kullanarak fikirlerini bolca ifade etti.)
13. The plant produced profuse blossoms in the spring. (Bitki baharın gelmesiyle bolca çiçek açtı.)
14. The chef used a profusion of herbs and spices in the dish. (Şef yemeğe bolca baharat ve otlar kullandı.)
15. The athlete received profuse applause for breaking the world record. (Sporcu dünya rekorunu kırması için bol alkış aldı.)
16. The museum featured a profuse collection of ancient artifacts. (Müze eski eserlerin bol koleksiyonuna sahipti.)
17. The politician made profuse promises during the election campaign. (Politikacı seçim kampanyası sırasında bolca vaatte bulundu.)
18. The company received profuse criticism for their unethical business practices. (Şirket etik olmayan iş uygulamaları nedeniyle bol eleştiri aldı.)
19. The novel was filled with profuse descriptions of the protagonist’s thoughts and emotions. (Roman, kahramanın düşünceleri ve duygularının bolca betimlemeleri ile doluydu.)
20. The concert featured a profusion of talented musicians from around the world. (Konserde dünyanın dört bir yanından yetenekli müzisyenlerin bolca yer aldı.)

21. The garden was filled with profuse growth, thanks to the fertile soil. (Verimli toprak sayesinde bahçe bolca büyüme ile doluydu.)
22. The patient’s fever caused profuse sweating. (Hastanın ateşi aşırı terlemeye neden oldu.)
23. The artist used a profusion of colors in their abstract painting. (Sanatçı soyut resminde bolca renk kullandı.)
24. The forest was filled with a profusion of wildlife. (Orman bolca yaban hayatı ile doluydu.)
25. The playwright received profuse acclaim for their latest production. (Oyun yazarı son yapıtı için bolca övgü aldı.)
26. The cake was decorated with profuse amounts of frosting and sprinkles. (Pasta bolca krema ve renkli şekerlemelerle süslenmişti.)
27. The politician’s profuse apologies did little to appease the public’s anger. (Politikacının bol özrü halkın öfkesini yatıştırmada fazla etkili olmadı.)
28. The company experienced profuse growth after introducing a popular new product. (Şirket, popüler bir yeni ürünü tanıttıktan sonra bolca büyüme yaşadı.)
29. The actress received profuse praise for her moving performance in the play. (Oyuncu, tiyatro oyunundaki duygusal performansı için bol övgü aldı.)
30. The garden was filled with a profusion of scents from the blooming flowers. (Bahçe, çiçeklerin açmasıyla bolca kokuyla doluydu.)