Profoundly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profoundly İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profoundly

Profoundly, “derinlemesine, derinden” gibi anlamlara gelen bir İngilizce kelimedir. Bu kelime, bir şeyin ya da durumun çok derin ve etkili bir şekilde hissedilmesini veya anlaşılmasını ifade etmek için kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I was profoundly affected by the news of my friend’s death. (Arkadaşımın ölümü haberine çok derinden etkilendim.)
2. The book’s message about forgiveness resonated with me profoundly. (Kitabın bağışlama hakkındaki mesajı bana çok derinden dokundu.)
3. The speech given by the Nobel laureate was profoundly inspiring. (Nobel ödüllü kişinin verdiği konuşma beni çok derinden ilham verdi.)
4. She felt profoundly grateful for the help she received from her friends. (Arkadaşlarından aldığı yardım için çok derinden minnettar hissetti.)
5. The music was profoundly moving and brought tears to my eyes. (Müzik çok etkileyiciydi ve gözlerimden yaşlar geldi.)
6. The beauty of the sunset was profoundly peaceful. (Güneş batışının güzelliği derin bir huzur veriyordu.)
7. The experience of traveling alone was profoundly liberating for her. (Tek başına seyahat etme deneyimi onun için çok derin bir özgürlük hissi yarattı.)
8. The loss of her father affected her profoundly, and it took her a long time to recover. (Babasının kaybı onu çok derinden etkiledi ve iyileşmesi uzun sürdü.)
9. The film’s depiction of human suffering was profoundly moving. (Filmdeki insan acısı betimlemesi çok etkileyiciydi.)
10. He was profoundly disappointed when he didn’t get the job he had applied for. (Başvurduğu işi alamayınca çok derin bir hayal kırıklığına uğradı.)
11. The speech made by the politician was profoundly disturbing. (Politikacının yaptığı konuşma çok derin bir rahatsızlık yarattı.)
12. The news of the earthquake profoundly shocked the nation. (Deprem haberleri ülkeyi derinden sarsmıştı.)
13. The work of art left a profoundly deep impression on me. (Sanat eseri bende derin bir iz bıraktı.)
14. The idea of losing his loved ones profoundly scared him. (Sevdiklerini kaybetme fikri onu derinden korkutuyordu.)
15. She was profoundly impressed by the dedication of the volunteers. (Gönüllülerin özverisinden çok etkilendi.)
16. The book’s exploration of the human psyche was profoundly insightful. (Kitabın insan psikolojisini araştırması çok derinlemesine ve anlamlıydı.)
17. The poem’s words were profoundly beautiful and poetic. (Şiirin kelimeleri çok güzel ve şiirsel anlamlar taşıyordu.)
18. The musician’s performance was profoundly powerful and emotional. (Müzisyenin performansı çok güçlü ve duyg

usal bir etki yaratıyordu.)
19. The novel’s ending left me profoundly satisfied. (Romanın sonu beni çok derin bir şekilde tatmin etti.)

20. The teacher’s words had a profoundly positive impact on her students. (Öğretmenin sözleri öğrencileri üzerinde çok derin bir olumlu etki yarattı.)