Profligate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profligate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profligate İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Profligate, “israfçı” veya “savurgan” anlamına gelir. Bu kelime, genellikle maddi veya ahlaki açıdan sorumsuz olan bir kişiyi tanımlamak için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. His profligate spending habits caused him to go bankrupt. (Onun savurgan harcama alışkanlıkları iflas etmesine neden oldu.)
  2. She was known for her profligate lifestyle and extravagant parties. (O, savurgan yaşam tarzı ve müsrif partileriyle tanınırdı.)
  3. The company’s profligate use of resources led to environmental degradation. (Şirketin kaynakları savurgan kullanımı çevresel bozulmaya neden oldu.)
  4. He was warned that his profligate behavior would not be tolerated. (Ona savurgan davranışının tolere edilmeyeceği konusunda uyarıldı.)
  5. The profligate use of fossil fuels is contributing to climate change. (Fosil yakıtların savurgan kullanımı iklim değişikliğine katkıda bulunuyor.)
  6. His profligate disregard for safety rules led to a serious accident. (Onun güvenlik kurallarına karşı savurgan kayıtsızlığı ciddi bir kazaya neden oldu.)
  7. The profligate use of plastic has led to a global pollution crisis. (Plastiğin savurgan kullanımı küresel bir kirlilik krizine neden oldu.)
  8. She was criticized for her profligate use of public funds. (O, kamu fonlarının savurgan kullanımı konusunda eleştirildi.)
  9. The profligate consumption of natural resources is unsustainable. (Doğal kaynakların savurgan tüketimi sürdürülemez.)
  10. He was fired for his profligate behavior and poor performance. (Onun savurgan davranışı ve kötü performansı nedeniyle işten çıkarıldı.)
  11. The profligate use of antibiotics has led to the development of antibiotic-resistant bacteria. (Antibiyotiklerin savurgan kullanımı antibiyotik dirençli bakterilerin gelişmesine neden oldu.)
  12. The profligate spending by the government has led to a growing national debt. (Hükümetin savurgan harcamaları büyüyen bir ulusal borca neden oldu.)
  13. Her profligate lifestyle was the subject of gossip among her friends. (Onun savurgan yaşam tarzı arkadaşları arasında dedikodunun konusu oldu.)
  14. The profligate use of pesticides has led to a decline in bee populations. (Pestisitlerin savurgan kullanımı arı popülasyonlarının azalmasına neden oldu.)
  15. He was appalled by the profligate waste of food in the restaurant. (Restoranda yiyeceklerin savurgan israfından şok oldu.)
  16. The profligate use of electricity is contributing to climate change. (Elektriğin savurgan

kullanımı iklim değişikliğine katkıda bulunuyor.)
17. The company’s profligate hiring practices led to a bloated workforce and decreased productivity. (Şirketin savurgan işe alma uygulamaları şişirilmiş bir işgücüne ve azalmış üretkenliğe neden oldu.)

  1. The profligate use of water in agriculture has led to water shortages in many regions. (Tarımda suyun savurgan kullanımı birçok bölgede su sıkıntısına neden oldu.)
  2. He was ashamed of his profligate behavior and vowed to change his ways. (Onun savurgan davranışından utanıyordu ve yolunu değiştireceğine ant içti.)
  3. The profligate use of disposable products is contributing to the global plastic waste crisis. (Tek kullanımlık ürünlerin savurgan kullanımı küresel plastik atık krizine katkıda bulunuyor.)

(Türkçe çevirileri cümlelerin içinde verilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.