Pretentious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pretentious İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pretentious Nedir?

Pretentious, Türkçe’de “iddialı, gösterişli, abartılı” gibi anlamlara gelir. Bir kişinin veya davranışın, gerçekte olduğundan daha fazla veya daha önemli görünmeye çalışmasıdır.

Örnek Cümleler:

1. The pretentious woman talked about her vacations in Europe as if she was a queen. (İddialı kadın, bir kraliçe gibi Avrupa tatillerinden bahsetti.)
2. He wears pretentious clothes to impress others, but it doesn’t work. (Başkalarını etkilemek için iddialı kıyafetler giyer, ama işe yaramaz.)
3. The restaurant’s menu was too pretentious for my taste. (Restoranın menüsü benim zevkime göre çok iddialıydı.)
4. She has a pretentious way of speaking that makes me uncomfortable. (Konuşma tarzı beni rahatsız eden bir şekilde iddialıdır.)
5. The artist’s latest work is a pretentious attempt to be avant-garde. (Sanatçının son eseri, avangard olmaya çalışan iddialı bir girişimdir.)
6. He made a pretentious display of his wealth by buying an expensive car. (Pahalı bir araba satın alarak zenginliğini iddialı bir şekilde sergiledi.)
7. The party was filled with pretentious people trying to impress each other. (Parti, birbirlerini etkilemeye çalışan iddialı insanlarla doluydu.)
8. Her pretentious attitude made it difficult for her to make friends. (İddialı tavırları, arkadaş edinmesini zorlaştırdı.)
9. He wrote a pretentious essay about a topic he knew nothing about. (Bilmediği bir konu hakkında iddialı bir deneme yazdı.)
10. The party decorations were too pretentious for a casual gathering. (Parti süsleri, sıradan bir buluşma için çok iddialıydı.)
11. She has a pretentious taste in music that often clashes with mine. (Müzik zevki, benimkiyle sık sık çatışan bir şekilde iddialıdır.)
12. He made a pretentious speech that no one understood or cared about. (Kimse

    anlamadığı veya umursamadığı bir iddialı konuşma yaptı.)

13. The movie was too pretentious for its own good, trying too hard to be deep and meaningful. (Film, kendine zarar veren kadar iddialıydı ve derin ve anlamlı olmaya çalışıyordu.)
14. She pretentiously flaunted her expensive jewelry in front of her friends. (Arkadaşları önünde pahalı mücevherlerini iddialı bir şekilde gösterdi.)
15. His pretentious behavior at the party made everyone uncomfortable. (Partideki iddialı davranışları, herkesi rahatsız etti.)
16. The book was filled with pretentious language that made it difficult to understand. (Kitap, anlaması zor olan iddialı bir dil ile doluydu.)
17. The art exhibit was too pretentious for my taste, with nothing that I could relate to. (Sanat sergisi, benim zevkime göre çok iddialıydı ve ilişki kurabileceğim hiçbir şey yoktu.)
18. She made a pretentious show of her knowledge, but it was clear she didn’t really understand the subject. (Bilgisini iddialı bir şekilde gösterdi, ama konuyu gerçekten anlamadığı açıktı.)
19. The company’s marketing campaign was pretentious and didn’t connect with consumers. (Şirketin pazarlama kampanyası iddialıydı ve tüketicilerle bağ kurmadı.)
20. He had a pretentious air about him that made it hard to trust him. (Güvenmek zor olan iddialı bir havası vardı.)