Forbear İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forbear İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Forbear kelimesinin Türkçe Anlamı:

Forbear, bir şeyden kaçınmak veya yapmamak anlamına gelen bir fiildir.

Örnek Cümleler:

  1. I must forbear from eating junk food if I want to lose weight. (Junk food yememekten kaçınmalıyım eğer kilo vermek istiyorsam.)
  2. We should forbear from making any rash decisions until we have all the information. (Tüm bilgilere sahip olana kadar herhangi aceleci kararlardan kaçınmalıyız.)
  3. She asked him to forbear from smoking inside the house. (Evin içinde sigara içmekten kaçınmasını istedi.)
  4. The coach told the players to forbear from fouling their opponents. (Antrenör, oyunculara rakiplerini faulle engellemekten kaçınmalarını söyledi.)
  5. He had to forbear from expressing his true feelings in front of his boss. (Patronunun önünde gerçek hislerini ifade etmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
  6. The doctor advised her to forbear from drinking alcohol while taking the medication. (İlaç alırken alkol içmekten kaçınmasını doktor tavsiye etti.)
  7. We should forbear from using plastic bags to help protect the environment. (Çevreyi korumaya yardımcı olmak için plastik poşetler kullanmaktan kaçınmalıyız.)
  8. He had to forbear from laughing at his friend’s silly joke. (Arkadaşının aptalca şakasına gülmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
  9. The teacher reminded the students to forbear from cheating during the exam. (Sınav sırasında kopya çekmekten kaçınmaları konusunda öğretmen öğrencileri uyardı.)
  10. She had to forbear from screaming when she saw the spider crawling across the floor. (Örümceğin yerde gezindiğini gördüğünde çığlık atmaktan kaçınmak zorunda kaldı.)
  11. The company decided to forbear from launching the new product until the market conditions improved. (Piyasa koşulları düzelene kadar yeni ürünü piyasaya sürmekten kaçınma kararı aldılar.)
  12. He asked his friends to forbear from talking about politics at the dinner table. (Yemek masasında siyaset hakkında konuşmaktan kaçınmalarını arkadaşlarından istedi.)
  13. The coach forbade the players from drinking alcohol before the game. (Antrenör, oyuncuların maçtan önce alkol içmesini yasakladı.)
  14. She had to forbear from crying when she received the bad news. (Kötü haberi aldığında ağlamaktan kaçınmak zorunda kaldı.)
  15. The company decided to forbear from layoffs and instead implemented a salary freeze. (İşten çıkarmalardan kaçınmak için şirket maaş dondurma uygulamasına karar verdi.)
  16. The teacher asked the students to forbear from using their cellphones during class. (Sınıfta cep telefonlarını kullanmaktan kaçınmalarını öğretmen öğrencilere sordu.)
  17. He had to forbear from criticizing his boss’s decision, even though he strongly disagreed. (Çok katılmadığı halde patronunun kararını eleştirmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
  18. The company decided to forbear from expanding its operations until it had secured additional funding. (Ek fonlama sağlanana kadar işletmelerini genişletmekten kaçınma kararı aldılar.)
  19. She had to forbear from buying the expensive dress, even though she really wanted it. (Gerçekten istemesine rağmen pahalı elbiseyi satın almak yerine alışverişten kaçınmak zorunda kaldı.)
  20. The coach forbade the players from arguing with the referees during the game. (Antrenör, oyuncuların maç sırasında hakemlerle tartışmasını yasakladı.)
  21. He had to forbear from interrupting his friend while he was speaking. (Arkadaşı konuşurken onu kesmekten kaçınmak zorunda kaldı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.