Forbear İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Forbear kelimesinin Türkçe Anlamı:
Forbear, bir şeyden kaçınmak veya yapmamak anlamına gelen bir fiildir.
Örnek Cümleler:
- I must forbear from eating junk food if I want to lose weight. (Junk food yememekten kaçınmalıyım eğer kilo vermek istiyorsam.)
- We should forbear from making any rash decisions until we have all the information. (Tüm bilgilere sahip olana kadar herhangi aceleci kararlardan kaçınmalıyız.)
- She asked him to forbear from smoking inside the house. (Evin içinde sigara içmekten kaçınmasını istedi.)
- The coach told the players to forbear from fouling their opponents. (Antrenör, oyunculara rakiplerini faulle engellemekten kaçınmalarını söyledi.)
- He had to forbear from expressing his true feelings in front of his boss. (Patronunun önünde gerçek hislerini ifade etmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
- The doctor advised her to forbear from drinking alcohol while taking the medication. (İlaç alırken alkol içmekten kaçınmasını doktor tavsiye etti.)
- We should forbear from using plastic bags to help protect the environment. (Çevreyi korumaya yardımcı olmak için plastik poşetler kullanmaktan kaçınmalıyız.)
- He had to forbear from laughing at his friend’s silly joke. (Arkadaşının aptalca şakasına gülmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
- The teacher reminded the students to forbear from cheating during the exam. (Sınav sırasında kopya çekmekten kaçınmaları konusunda öğretmen öğrencileri uyardı.)
- She had to forbear from screaming when she saw the spider crawling across the floor. (Örümceğin yerde gezindiğini gördüğünde çığlık atmaktan kaçınmak zorunda kaldı.)
- The company decided to forbear from launching the new product until the market conditions improved. (Piyasa koşulları düzelene kadar yeni ürünü piyasaya sürmekten kaçınma kararı aldılar.)
- He asked his friends to forbear from talking about politics at the dinner table. (Yemek masasında siyaset hakkında konuşmaktan kaçınmalarını arkadaşlarından istedi.)
- The coach forbade the players from drinking alcohol before the game. (Antrenör, oyuncuların maçtan önce alkol içmesini yasakladı.)
- She had to forbear from crying when she received the bad news. (Kötü haberi aldığında ağlamaktan kaçınmak zorunda kaldı.)
- The company decided to forbear from layoffs and instead implemented a salary freeze. (İşten çıkarmalardan kaçınmak için şirket maaş dondurma uygulamasına karar verdi.)
- The teacher asked the students to forbear from using their cellphones during class. (Sınıfta cep telefonlarını kullanmaktan kaçınmalarını öğretmen öğrencilere sordu.)
- He had to forbear from criticizing his boss’s decision, even though he strongly disagreed. (Çok katılmadığı halde patronunun kararını eleştirmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
- The company decided to forbear from expanding its operations until it had secured additional funding. (Ek fonlama sağlanana kadar işletmelerini genişletmekten kaçınma kararı aldılar.)
- She had to forbear from buying the expensive dress, even though she really wanted it. (Gerçekten istemesine rağmen pahalı elbiseyi satın almak yerine alışverişten kaçınmak zorunda kaldı.)
- The coach forbade the players from arguing with the referees during the game. (Antrenör, oyuncuların maç sırasında hakemlerle tartışmasını yasakladı.)
- He had to forbear from interrupting his friend while he was speaking. (Arkadaşı konuşurken onu kesmekten kaçınmak zorunda kaldı.)
Hemen Yorum Yaz