Presume İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Presume İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Anlamı: Presume, bir şeyin doğru olduğunu varsaymak veya tahmin etmek anlamına gelir.
- I presume that you have already completed your homework. (Senin ödevlerini zaten tamamladığını varsayıyorum.)
- He presumed that she would say yes to his proposal. (Onun teklifine evet diyeceğini tahmin etti.)
- The police officer presumed the suspect’s guilt before conducting a thorough investigation. (Polis memuru, kapsamlı bir soruşturma yapmadan önce şüphelinin suçluluğunu varsaydı.)
- She presumed that the concert would be cancelled due to the bad weather. (O, konserin kötü hava koşulları nedeniyle iptal edileceğini varsaydı.)
- They presumed that the new manager would make significant changes to the company’s policies. (Yeni yöneticinin şirketin politikalarında önemli değişiklikler yapacağını varsaydılar.)
- The students presumed that the exam would be difficult based on the previous year’s test. (Öğrenciler, önceki yılın sınavına dayanarak sınavın zor olacağını varsaydılar.)
- She presumed that he was telling the truth, but later found out he had been lying. (O, doğruyu söylediğini varsaydı ama sonra yalan söylediğini öğrendi.)
- He presumed that the meeting would be postponed due to the power outage. (Toplantının, güç kesintisi nedeniyle erteleneceğini varsaydı.)
- The company presumed that the new product would be successful based on market research. (Şirket, piyasa araştırmasına dayanarak yeni ürünün başarılı olacağını varsaydı.)
- She presumed that her sister would lend her some money, but she refused. (Kız kardeşinin kendisine biraz para ödünç vereceğini varsaydı ama reddetti.)
- He presumed that the restaurant would have vegetarian options, but they didn’t. (Restoranın vejetaryen seçenekleri olacağını varsaydı ama olmadı.)
- The teacher presumed that the students had studied for the exam, but many of them did poorly. (Öğretmen, öğrencilerin sınava çalıştığını varsaydı ama birçoğu kötü not aldı.)
- They presumed that the project would be finished on time, but there were unexpected delays. (Projenin zamanında bitirileceğini varsaydılar ama beklenmedik gecikmeler oldu.)
- She presumed that the dress would fit her perfectly, but it was too small. (Elbisenin ona mükemmel uymasını varsaydı ama küçüktü.)
- He presumed that his team would win the game, but they lost by a large margin. (Takımının maçı kazanacağını varsaydı ama büyük bir farkla kaybettiler.)
- The judge
- The judge presumed the defendant’s innocence until proven guilty. (Yargıç, sanığın suçlu olduğu kanıtlanana kadar masumiyetini varsaydı.)
- She presumed that her parents would be proud of her accomplishments, but they were disappointed. (Başarılarından dolayı ailesinin ona gurur duyacağını varsaydı ama hayal kırıklığına uğradılar.)
- He presumed that the job interview would be easy, but it was more challenging than he thought. (İş görüşmesinin kolay olacağını varsaydı ama düşündüğünden daha zorlu oldu.)
- The detective presumed that the suspect had fled the country, but he was still in hiding locally. (Dedektif, şüphelinin ülkeyi terk ettiğini varsaydı ama hala yerel olarak saklandığını öğrendi.)
- She presumed that her boyfriend would remember their anniversary, but he forgot. (Erkek arkadaşının yıldönümlerini hatırlayacağını varsaydı ama unuttu.)
Türkçe Karşılıkları:
- varsaymak
- tahmin etmek
- önce suçlu kabul etmek
- varsaymak
- değişiklikler yapacağını varsaymak
- varsaymak
- doğruyu söylediğini varsaymak
- erteleneceğini varsaymak
- başarılı olacağını varsaymak
- para ödünç vereceğini varsaymak
- vejetaryen seçenekleri olacağını varsaymak
- çalıştıklarını varsaymak
- zamanında bitirileceğini varsaymak
- mükemmel uymasını varsaymak
- kazanacaklarını varsaymak
- suçlu olduğu kanıtlanana kadar masumiyetini varsaymak
- gurur duyacaklarını varsaymak
- kolay olacağını varsaymak
- ülkeyi terk ettiğini varsaymak
- hatırlayacağını varsaymak
Hemen Yorum Yaz