Precariously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Precariously İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Precariously

Precariously, Türkçe’de “tehlikeli bir şekilde, güvensizce, sarsılarak” gibi anlamlara gelir.

  1. She balanced precariously on the edge of the cliff. (O, kayalığın kenarında tehlikeli bir şekilde dengede kaldı.)
  2. The tower swayed precariously in the wind. (Kule rüzgarın etkisiyle güvensizce sallandı.)
  3. The old bridge looked precariously fragile. (Eski köprü güvensizce kırılgan görünüyordu.)
  4. The house was perched precariously on the edge of a steep hill. (Ev, dik bir tepenin kenarında tehlikeli bir şekilde konumlandırılmıştı.)
  5. The driver lost control and the car spun precariously on the icy road. (Sürücü kontrolü kaybetti ve araba buzlu yolda tehlikeli bir şekilde döndü.)
  6. The ladder wobbled precariously as he climbed up. (Tırmanırken merdiven tehlikeli bir şekilde sallandı.)
  7. The small boat rocked precariously in the stormy sea. (Küçük tekne fırtınalı denizde güvensizce sallanıyordu.)
  8. The construction workers were working precariously high up on the skyscraper. (İnşaat işçileri gökdelenin çok yükseklerinde tehlikeli bir şekilde çalışıyorlardı.)
  9. The toddler toddled precariously on his wobbly legs. (Çocuk, sarsıla sarsıla tehlikeli bir şekilde yürüdü.)
  10. The stack of books on the shelf was balanced precariously. (Rafın üzerindeki kitap yığını tehlikeli bir şekilde dengede duruyordu.)
  11. The hiker slipped and grabbed onto a precariously hanging branch. (Yürüyüşçü kaydı ve tehlikeli bir şekilde sallanan bir dalı tuttu.)
  12. The boulder teetered precariously on the edge of the cliff. (Kocaman kaya, kayalığın kenarında tehlikeli bir şekilde sallanıyordu.)
  13. The cable car swayed precariously as it crossed the ravine. (Teleferik, vadiyi geçerken tehlikeli bir şekilde sallandı.)
  14. The vase on the table was placed precariously close to the edge. (Masadaki vazo, kenara tehlikeli bir şekilde yakın yerleştirilmişti.)
  15. The acrobat balanced precariously on the tightrope. (Akrobat ip üstünde tehlikeli bir şekilde denge kurdu.)
  16. The old man walked precariously with his cane. (Yaşlı adam bastonuyla güvensizce yürüdü.)
  17. The tree branch hung precariously over the roof of the house. (Ağaç dalı, evin çatısı üzerinde tehlikeli bir şekilde asılıydı.)
  18. The hot air balloon swayed precariously in the gusty wind. (Sıcak hava balonu, rüzgarın etkisiyle tehlik

li bir şekilde sallandı.)
19. The skateboarder rode precariously close to the edge of the ramp. (Kaykaycı rampanın kenarına tehlikeli bir şekilde yakın sürdü.)

  1. The house of cards stood precariously on the shaky table. (Karttan yapılmış ev, sarsılan masada tehlikeli bir şekilde duruyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.