Flinch İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Flinch İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

FLINCH İLE İLGİLİ İNGİLİZCE CÜMLELER

TÜRKÇE ANLAMI:

Flinch, ani bir korku, acı veya şaşkınlık hissiyle ani bir şekilde geri çekilmek veya sıçramak anlamına gelir.

ÖRNEK CÜMLELER:

1.

Mary flinched when the dog barked at her. (Mary, köpek havladığında sıçradı.)

2.

The soldier did not flinch in the face of danger. (Asker, tehlike karşısında geri adım atmadı.)

3.

The patient couldn’t help but flinch when the doctor gave him an injection. (Doktor ona iğne yaparken hasta sıçramaktan kendini alamadı.)

4.

The actor didn’t flinch when the director yelled at him. (Yönetmen ona bağırdığında oyuncu geri çekilmedi.)

5.

He flinched as the cold water touched his feet. (Soğuk su ayaklarına değdiğinde geri sıçradı.)

6.

Despite the unexpected news, she did not flinch. (Beklenmedik haberlere rağmen, geri adım atmadı.)

7.

He tried not to flinch as the dentist drilled his tooth. (Diş hekimi dişini delerken geri çekilmemeye çalıştı.)

8.

She didn’t flinch even when the glass shattered around her. (Cam parçaları etrafında uçuştuğunda bile geri çekilmedi.)

9.

He couldn’t help but flinch when he saw the spider crawling up his arm. (Örümcek kolu boyunca tırmanırken kendini alamayıp geri sıçradı.)

10.

She flinched as the lightning struck nearby. (Yakındaki yere yıldırım düştüğünde geri sıçradı.)

11.

The boxer did not flinch despite his opponent’s fierce punches. (Rakibinin şiddetli yumruklarına rağmen, boksör geri adım atmadı.)

12.

He couldn’t help but flinch when he saw the car speeding towards him. (Arabanın kendisine doğru hızla geldiğini görünce geri sı

çramadan edemedi.)

13.

The child flinched when the balloon popped suddenly. (Balon aniden patlayınca çocuk geri sıçradı.)

14.

Despite the loud thunder, the dog did not flinch. (Yüksek sesli gök gürültüsüne rağmen köpek geri adım atmadı.)

15.

The soldier’s face remained stoic, without a flinch, as he carried out his duty. (Görevini yerine getirirken askerin yüzü sert kaldı, geri adım atmadı.)

16.

The teacher didn’t flinch when the student challenged her authority. (Öğrenci onun otoritesine meydan okuduğunda öğretmen geri adım atmadı.)

17.

She couldn’t help but flinch as the snake slithered towards her. (Yılanın kendisine doğru sürünürken geri sıçramaktan kendini alamadı.)

18.

Despite the pain, he didn’t flinch as the doctor stitched up his wound. (Doktor yarasını dikerken acıya rağmen geri çekilmedi.)

19.

She flinched when her phone suddenly rang in the middle of the night. (Gece ortasında telefonu aniden çaldığında geri sıçradı.)

20.

The athlete did not flinch despite the intimidating opponent in front of him. (Önünde ürkütücü rakibi olsa bile sporcu geri adım atmadı.)