Persecute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Persecute İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Persecute

Persecute, zulmetmek, eziyet etmek, taciz etmek anlamlarına gelir.

1. The government is persecuting political dissidents. (Hükümet siyasi muhaliflere zulmediyor.)
2. She felt persecuted by her colleagues at work. (İş arkadaşları tarafından taciz edildiğini hissetti.)
3. The religious minority is being persecuted in that country. (O ülkede dini azınlık zulme uğruyor.)
4. The athlete claimed he was being persecuted by the media. (Sporcu, medya tarafından eziyet edildiğini iddia etti.)
5. He was persecuted for his beliefs. (İnançları nedeniyle eziyet edildi.)
6. The government’s attempts to persecute protesters have been met with resistance. (Hükümetin protestoculara zulmetme çabaları direnişle karşılaştı.)
7. She was constantly persecuted by her ex-husband. (Eski kocası tarafından sürekli taciz ediliyordu.)
8. The police were accused of persecuting minorities. (Polis, azınlıklara zulmetmekle suçlandı.)
9. The religious group was persecuted for their beliefs. (Dini grup, inançları nedeniyle eziyet edildi.)
10. He felt persecuted by the school administration. (Okul yönetimi tarafından taciz edildiğini hissetti.)
11. The government was accused of persecuting journalists who spoke out against them. (Hükümet, kendilerine karşı konuşan gazetecilere zulmetmekle suçlandı.)
12. She was afraid to speak out against her boss for fear of being persecuted. (Taciz edilme korkusuyla patronuna karşı konuşmaktan korkuyordu.)
13. The refugees were persecuted in their home country and had to flee. (Mülteciler, ülkelerinde zulme uğradılar ve kaçmak zorunda kaldılar.)
14. The company was accused of persecuting employees who reported harassment. (Şirket, tacizi bildiren çalışanlara zulmetmekle suçlandı.)
15. He felt like he was being persecuted for his race. (Irklığı nedeniyle eziyet edildiğini hissetti.)
16. The government’s attempts to persecute whistleblowers were met with backlash. (Hükümetin ihbarcılara zulmetme çabaları geri tepmeye neden oldu.)
17. She claimed she was persecuted for her sexual orientation. (Cinsel yönelimi nedeniyle eziyet edildiğini iddia etti.)
18. The community rallied around the family that was being persecuted by their neighbors. (Komşuları tarafından taciz edilen aileye toplum sahip çıktı.)
19. The organization works to protect people who are persecuted for their beliefs. (Organizasyon, inançları nedeniyle eziyet edilen insanları korumak için çalışıyor.)
20. He was worried that his political activism would lead to him being persecuted by the government. (Siyasi aktivizmi nedeniyle hükümet tarafından eziyet edileceği endişesi taşı

di.)