Perish İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perish İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Perish

Perish, “ölüp yok olmak, mahvolmak” anlamına gelen bir fiildir.

1. If you leave the food out for too long, it will perish. (Eğer yiyeceği çok uzun süre dışarıda bırakırsanız, bozulur.)
2. He refused to let the animals perish in the cold. (Hayvanların soğukta ölmesine izin vermeyi reddetti.)
3. The crops perished in the drought. (Kuraklıkta ürünler yok oldu.)
4. She fears that her dreams will perish if she doesn’t work hard. (Sıkı çalışmazsa hayallerinin yok olacağından korkuyor.)
5. The old library perished in the fire. (Eski kütüphane yangında yok oldu.)
6. Without water, the plants will perish. (Su olmadan bitkiler ölür.)
7. The culture of the tribe began to perish when they started adopting modern ways. (Kabile kültürü modern yöntemleri benimsemeye başladıklarında yok olmaya başladı.)
8. He didn’t want his reputation to perish, so he worked hard to clear his name. (Ününün yok olmasını istemedi, bu yüzden adını temizlemek için sıkı çalıştı.)
9. The fragile ecosystem of the island is in danger of perishing due to pollution. (Adanın hassas ekosistemi kirlilik nedeniyle yok olma tehlikesi altında.)
10. The painting would have perished if it wasn’t for the timely restoration work. (Zamanında gerçekleştirilen restorasyon çalışması olmasaydı, tablo yok olurdu.)
11. The town’s economy began to perish after the factory closed down. (Fabrika kapanınca, kasabanın ekonomisi yok olmaya başladı.)
12. He knew that his chances of survival would perish if he didn’t find water soon. (Eğer yakında su bulamazsa, hayatta kalma şansının yok olacağını biliyordu.)
13. The bridge perished in the flood. (Köprü sel sularında mahvoldu.)
14. The memory of the tragedy will never perish. (Felaketin anısı asla kaybolmayacak.)
15. The company’s profits perished when the new competitor entered the market. (Yeni rakip pazara girdiğinde, şirketin karı mahvoldu.)
16. The relationship between the two countries perished after the war. (Savaştan sonra iki ülke arasındaki ilişki yok oldu.)
17. The ancient civilization perished due to a combination of natural disasters and warfare. (Eski medeniyet, doğal afetler ve savaşların birleşimi nedeniyle yok oldu.)
18. The old man felt that he was perishing slowly, day by day. (Yaşlı adam her geçen gün yavaş yavaş ölüyor gibi hissetti.)
19. The houseplants perished when she forgot to water them for weeks. (Haftalar boyunca sulamayı unuttuğunda ev bitkileri öldü.)
20. The hope of finding survivors in the rubble of the earthquake was perishing with each passing hour. (Deprem en

dik geçen saatlerle birlikte enkaz altında hayatta kalanların bulunma umudu yok oluyordu.)