Pent-Up İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pent-Up İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pent-Up İle İlgili Cümleler

Anlamı: Bastırılmış, içine kapanmış, kontrol altında tutulan duygular veya enerji anlamına gelen bir İngilizce kelime.

  1. I have pent-up frustration from all the traffic on my way to work this morning. (Bu sabah işe giderken yaşanan trafik nedeniyle içimde biriken bir hayal kırıklığı var.)
  2. She released her pent-up emotions by screaming into a pillow. (Yastığa çığlık atarak içindeki bastırılmış duyguları serbest bıraktı.)
  3. The pent-up energy in the crowd was palpable as they waited for the concert to begin. (Konserin başlamasını beklerken kalabalıktaki bastırılmış enerji hissedilebilir.)
  4. The pent-up demand for concert tickets caused the website to crash. (Konser biletlerine olan talep nedeniyle web sitesi çöktü.)
  5. He had pent-up resentment towards his boss for not giving him a raise. (Patronuna kendisine zam vermediği için içinde biriken bir kin vardı.)
  6. She felt a pent-up sense of excitement as she prepared for her first skydiving experience. (İlk paraşütle atlama deneyimine hazırlanırken içinde biriken heyecanı hissetti.)
  7. The pent-up anger in the protestors erupted into violence. (Protestocuların içindeki bastırılmış öfke şiddete dönüştü.)
  8. His pent-up creativity finally found an outlet when he started writing short stories. (Kısa hikayeler yazmaya başladığında içindeki bastırılmış yaratıcılık sonunda bir çıkış yolu buldu.)
  9. The pent-up frustration from her difficult job spilled over into her personal life. (Zorlu işinden kaynaklanan bastırılmış hayal kırıklığı kişisel hayatına taştı.)
  10. The pent-up tension between the two countries finally boiled over into a war. (İki ülke arasındaki bastırılmış gerilim nihayet savaşa dönüştü.)
  11. She had pent-up grief over the loss of her mother and needed to talk to someone about it. (Annesinin kaybıyla ilgili içinde biriken acıyı biriyle konuşması gerekiyordu.)
  12. The pent-up anticipation for the new movie caused a long line outside the theater. (Yeni filmin beklentisi nedeniyle sinema önünde uzun bir kuyruk oluştu.)
  13. His pent-up energy was channeled into exercise, and he started running every day. (Bastırılmış enerjisi egzersize yönlendirildi ve her gün koşmaya başladı.)
  14. The pent-up frustration of the students boiled over into a protest against the administration. (Öğrencilerin içindeki biriken hayal kırıklığı, yönetim karşıtı bir protestoya dönüştü.)
  15. She felt pent-up anger towards her ex-boyfriend and needed to let it go. (Eski erkek arkadaşına karşı içinde biriken öfke hissediyordu ve

onu serbest bırakması gerekiyordu.)
16. The pent-up excitement of the fans was contagious, and even the players were getting pumped up. (Hayranların içinde biriken heyecan bulaşıcıydı ve hatta oyuncular bile heyecanlanmışlardı.)

  1. He had pent-up nervousness about his big job interview but tried to stay calm. (Büyük iş görüşmesiyle ilgili içinde biriken endişe vardı ama sakin kalmaya çalıştı.)
  2. The pent-up passion between the two lovers finally erupted into a kiss. (İki sevgili arasındaki bastırılmış tutku sonunda bir öpücükle patladı.)
  3. The pent-up laughter from the comedian’s jokes filled the room. (Komedyenin şakalarından kaynaklanan içinde biriken kahkaha odanın her yerini doldurdu.)
  4. She had pent-up anxiety about her upcoming surgery but tried to focus on positive thoughts. (Yaklaşan ameliyatıyla ilgili içinde biriken endişe vardı ama olumlu düşüncelere odaklanmaya çalıştı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.