Peck İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Peck İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Peck Nedir?

Peck kelimesi, özellikle kuşların kullanımı için, gagayı hızlı ve tekrarlayan şekilde kullanarak yemek alma veya diğer nedenlerle hafifçe vurma eylemini ifade eder.

Örnek Cümleler:

1. The chicken pecked at the seeds on the ground. (Tavuk yerdeki tohumları gagaladı.)
2. The woodpecker pecked at the tree trunk. (Palaz ağacın gövdesine gagaladı.)
3. He pecked on his computer keyboard for hours. (Saatler boyunca bilgisayar klavyesine hafifçe vurdu.)
4. She pecked her husband on the cheek as a sign of affection. (Sevgi gösterisi olarak eşinin yanaklarına hafifçe vurdu.)
5. The bird pecked at the crumbs on the table. (Kuş masadaki kırıntıları gagaladı.)
6. He pecked away at the keyboard, trying to finish his essay. (Ödevini bitirmeye çalışarak klavyeye hafifçe vurdu.)
7. The mother bird pecked at the ground to feed her babies. (Anne kuş yavrularını beslemek için yerde gagaladı.)
8. The woodpecker’s pecking echoed through the forest. (Palazın gagalama sesi ormanda yankılandı.)
9. The child was pecking at the piano keys, making random noises. (Çocuk piyano tuşlarına hafifçe vurarak rastgele sesler çıkardı.)
10. The chickens pecked at the corn in the feeder. (Tavuklar yemliğindeki mısırları gagaladı.)
11. The woodpecker’s powerful beak can peck through tough bark. (Palazın güçlü gagası sert kabuğu delerek gagalayabilir.)
12. The computer programmer pecked away at his code, trying to find the bug. (Bilgisayar programcısı kodunda hatayı bulmaya çalışarak klavyesine hafifçe vurdu.)
13. The bird pecked at the apple core in the compost pile. (Kuş kompost yığınındaki elma çekirdeğini gagaladı.)

14. The hens pecked at each other, establishing their pecking order. (Tavuklar birbirlerini gagalayarak sıralarını belirlediler.)

    He pecked a quick kiss on her lips before leaving for work. (İşe gitmeden önce hızlıca dudaklarına öpücük kondurdu.)

    The woodpecker’s pecking sounded like a drumbeat in the quiet forest. (Palazın gagalama sesi sessiz ormanda bir davul gibi yankılandı.)

    The chicken pecked at the bug crawling across the ground. (Tavuk yerde sürünen böceği gagaladı.)

    She pecked at the buttons on her shirt, trying to get them to stay in place. (Gömleğindeki düğmelere hafifçe vurarak onları yerinde tutmaya çalıştı.)

    The woodpecker’s pecking created a small hole in the tree trunk. (Palazın gagalaması ağaç gövdesinde küçük bir delik açtı.)

    He pecked at his sandwich with small, bird-like bites. (Sandviçini küçük, kuş benzeri ısırıklarla gagaladı.)

    The chickens pecked at the lettuce in the garden. (Tavuklar bahçedeki marul yapraklarını gagaladı.)

    She pecked out a message on her phone with her thumbs. (Telefonunda mesaj yazarken başparmaklarıyla hafifçe vurdu.)

    The woodpecker’s pecking attracted the attention of other birds in the forest. (Palazın gagalaması ormandaki diğer kuşların ilgisini çekti.)

    He pecked at the ice on the windshield with a scraper. (Camdaki buzları bir kazıyıcı ile hafifçe vurarak çıkardı.)

    The birds pecked at the seeds in the feeder, leaving a pile of shells on the ground. (Kuşlar yemliğindeki tohumları gagalayarak yerde kabuklarının birikmesine neden oldular.)

    She pecked nervously at her fingernails, waiting for the doctor’s test results. (Doktorun test sonuçlarını beklerken sinirli bir şekilde tırnaklarına hafifçe vurdu.)

    The woodpecker’s pecking left a series of small holes in the tree. (Palazın gagalaması ağaçta küçük delikler bıraktı.)

    The chickens pecked at the gravel in the driveway, searching for bits of food. (Tavuklar kaldırımdaki çakıl taşlarını gagalayarak yiyecek parçaları aradılar.)