Patroness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Patroness İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Patroness:

Patroness kelimesi İngilizcede “kadın patron” veya “sponsor” anlamlarına gelir.

1. My patroness has been supporting me since the beginning of my career. (Sponsorum kariyerimin başlangıcından beri beni destekliyor.)
2. The new CEO is a powerful patroness of the arts. (Yeni CEO sanatın güçlü bir destekçisidir.)
3. The company’s patroness donated a significant amount of money to charity. (Şirketin sponsoru hayırseverliğe önemli bir miktar para bağışladı.)
4. The young artist was discovered by her patroness at a local exhibition. (Genç sanatçı yerel bir sergide sponsoru tarafından keşfedildi.)
5. She was grateful for her patroness’s help in funding her studies. (Sponsorunun yardımıyla eğitimini finanse ettiği için minnettardı.)
6. The patroness’s financial support allowed the theater to stay open. (Sponsorun finansal desteği tiyatronun açık kalmasını sağladı.)
7. The museum’s patroness was a great collector of impressionist art. (Müzenin sponsoru, izlenimci sanatın büyük bir koleksiyoncusuydu.)
8. The patroness hosted a charity event to raise money for the homeless. (Sponsor evsizlere para toplamak için bir hayırseverlik etkinliği düzenledi.)
9. The writer dedicated her latest book to her patroness. (Yazar son kitabını sponsoruna adadı.)
10. The company’s patroness was known for her philanthropic efforts. (Şirketin sponsoru, hayırseverlik çabalarıyla tanınıyordu.)
11. The young entrepreneur found a patroness who believed in her vision. (Genç girişimci vizyonuna inanan bir sponsor buldu.)
12. The art gallery’s patroness commissioned a sculpture for the courtyard. (Sanat galerisinin sponsoru avlu için bir heykel sipariş etti.)
13. The patroness provided the funds for the new wing of the hospital. (Sponsor yeni hastane kanadının fonlarını sağladı.)
14. The writer’s patroness offered to introduce her to a publisher. (Yazarın sponsoru onu bir yayıncıyla tanıştırmayı teklif etti.)
15. The patroness’s generosity allowed the orchestra to tour internationally. (Sponsorun cömertliği orkestranın uluslararası turne yapmasını sağladı.)
16. The fashion designer’s patroness sponsored her first runway show. (Moda tasarımcısının sponsoru ilk podyum gösterisini destekledi.)
17. The museum’s patroness donated a rare collection of artifacts. (Müzenin sponsoru nadir bir eser koleksiyonu bağışladı.)
18. The artist’s patroness hosted an exhibition of her work in her private gallery. (Sanatçının sponsoru işlerinin özel galerisinde bir sergi düzenledi.)
19. The young dancer’s patroness offered to pay for her training at a prestigious school. (Genç dansçının sponsoru prestijli bir okuldaki eğitimini ödemeyi tekl

20. The entrepreneur’s patroness provided seed funding for her startup. (Girişimcinin sponsoru, startup’ına tohum finansmanı sağladı.)