Pander İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pander İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Pander

Pander, “uygun düşmek için kötü amaçlı bir şekilde başkalarının arzularına hizmet etmek” anlamına gelir. Bu terim genellikle olumsuz bir anlam taşır ve ahlaki değerleri ihlal etmekle ilişkilendirilir.

Örnek cümleler:

  1. He is always pandering to his boss to get a promotion. (O, terfi almak için sürekli patronuna yaranmaya çalışıyor.)
  2. The politician was accused of pandering to special interest groups. (Politikacı, özel çıkar gruplarına yaranmaya çalışmakla suçlandı.)
  3. She refused to pander to her husband’s unreasonable demands. (O, kocasının mantıksız taleplerine boyun eğmeyi reddetti.)
  4. The coach was criticized for pandering to the star player’s ego. (Antrenör, yıldız oyuncunun egosuna hizmet etmekle eleştirildi.)
  5. The company pandered to consumer demands by releasing a cheaper version of the product. (Şirket, tüketicilerin taleplerine uygun düşmek için ürünün daha ucuz bir versiyonunu piyasaya sürdü.)
  6. She accused the media of pandering to the public’s obsession with celebrity gossip. (O, medyanın ünlü magazin dedikodusu takıntısıyla ilgilenen halka yaranmaya çalışmakla suçladı.)
  7. The restaurant owner was accused of pandering to health trends by offering gluten-free options. (Restoran sahibi, glutensiz seçenekler sunarak sağlık trendlerine uygun düşmekle suçlandı.)
  8. The politician’s speech was criticized for pandering to religious voters. (Politikacının konuşması, dindar seçmenlere yaranmaya çalışmakla eleştirildi.)
  9. The writer refused to pander to the mainstream audience and instead wrote what she believed in. (Yazar, ana akım izleyicilere yaranmaktan vazgeçti ve inandığı şeyleri yazdı.)
  10. The artist’s work was accused of pandering to shock value rather than artistic merit. (Sanatçının eseri, sanatsal değerinden ziyade şok etkisi yaratmaya çalışmakla suçlandı.)
  11. The company’s marketing campaign pandered to nostalgia for the 90s. (Şirketin pazarlama kampanyası, 90’ların nostaljisine uygun düşmekle suçlandı.)
  12. He was accused of pandering to his base by making controversial statements. (O, tartışmalı açıklamalar yaparak tabanına yaranmaya çalışmakla suçlandı.)
  13. The fashion designer was criticized for pandering to beauty standards rather than promoting body positivity. (Moda tasarımcısı, beden pozitifliğini teşvik etmek yerine güzellik standartlarına uygun düşmekle eleştirildi.)
  14. The newspaper was accused of pandering to its readers by only publishing sensationalist stories. (Gazete, yalnızca sansasyonel hikayeler yayınlayarak okuyucularına

pander etmekle suçlandı.)
15. The company’s advertising campaign was criticized for pandering to gender stereotypes. (Şirketin reklam kampanyası, cinsiyet stereotiplerine uygun düşmekle eleştirildi.)

  1. The musician refused to pander to record label executives’ demands for a commercial sound. (Müzisyen, ticari bir ses isteyen plak şirketi yöneticilerinin taleplerine boyun eğmeyi reddetti.)
  2. The politician was accused of pandering to wealthy donors. (Politikacı, zengin bağışçılara yaranmaya çalışmakla suçlandı.)
  3. The author’s book was praised for not pandering to the popular tropes of the genre. (Yazarın kitabı, türün popüler kalıplarına uygun düşmemesi nedeniyle övüldü.)
  4. The director was accused of pandering to international audiences by including stereotypical cultural references. (Yönetmen, stereotipik kültürel referansları dahil ederek uluslararası izleyicilere yaranmaya çalışmakla suçlandı.)
  5. The comedian refused to pander to offensive humor and instead focused on clever wordplay. (Komedyen, saldırgan şakalara uygun düşmekten kaçındı ve akıllıca kelime oyunlarına odaklandı.)

(Türkçe karşılıkları cümlelerin hemen yanında belirtilmiştir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.