Palpable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Palpable İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Palpable

Palpable, hissedilebilir veya elle tutulabilir anlamına gelen bir İngilizce kelime. Ayrıca, açık veya belirgin olan bir şeyi ifade etmek için de kullanılır.

1. The tension in the room was palpable. (İngilizce: Odadaki gerilim hissedilebilirdi.)
2. The excitement in the air was palpable as the concert began. (İngilizce: Konser başladığında havada heyecan hissedilebilirdi.)
3. The happiness on her face was palpable as she hugged her friend. (İngilizce: Arkadaşını sarıldığında yüzündeki mutluluk elle tutulurdu.)
4. The tension between the two rivals was palpable as they entered the ring. (İngilizce: İki rakip ringe girdiğinde aralarındaki gerilim hissedilebilirdi.)
5. The anxiety in her voice was palpable as she spoke to the doctor. (İngilizce: Doktorla konuşurken sesindeki kaygı hissedilebilirdi.)
6. The disappointment was palpable on his face when he didn’t get the job. (İngilizce: İş alamayınca yüzündeki hayal kırıklığı açıkça görülebilirdi.)
7. The tension between the two countries was palpable after the missile launch. (İngilizce: Füze fırlatmasından sonra iki ülke arasındaki gerilim hissedilebilirdi.)
8. The tension in the room was palpable before the exam started. (İngilizce: Sınav başlamadan önce odadaki gerilim hissedilebilirdi.)
9. The joy on her face was palpable as she opened her birthday present. (İngilizce: Doğum günü hediyesini açarken yüzündeki sevinç hissedilebilirdi.)
10. The tension in the air was palpable as the storm approached. (İngilizce: Fırtına yaklaşırken havadaki gerilim hissedilebilirdi.)
11. The sadness in his voice was palpable as he talked about his mother’s illness. (İngilizce: Annesinin hastalığı hakkında konuşurken sesindeki üzüntü hissedilebilirdi.)
12. The anger in her eyes was palpable as she confronted her cheating partner. (İngilizce: Aldatan partneriyle yüzleşirken gözlerindeki öfke açıkça görülebilirdi.)
13. The relief was palpable on his face when he found out he passed the test. (İngilizce: S

ınamayan cümlelere geçelim.

14. The tension in the stadium was palpable as the two teams battled it out. (İngilizce: İki takımın mücadele ettiği stadyumdaki gerilim hissedilebilirdi.)
15. The fear was palpable in the room as the horror movie played on. (İngilizce: Korku filmi oynarken odadaki korku hissedilebilirdi.)
16. The love between the couple was palpable as they held hands. (İngilizce: Ellerini tutarken çift arasındaki sevgi hissedilebilirdi.)
17. The tension in the courtroom was palpable as the verdict was read. (İngilizce: Karar okunduğunda mahkeme salonundaki gerilim hissedilebilirdi.)
18. The relief was palpable in the office when the project was completed on time. (İngilizce: Proje zamanında tamamlandığında ofisteki rahatlama hissedilebilirdi.)
19. The tension in the car was palpable as they drove through the storm. (İngilizce: Fırtına sürerken arabada hissedilen gerilim açıktı.)
20. The tension between the two friends was palpable after the argument. (İngilizce: Tartışmadan sonra iki arkadaş arasındaki gerilim hissedilebilirdi.)

Bu örneklerde, palpable kelimesi bir duygunun veya atmosferin elle tutulur veya hissedilebilir olduğunu ifade etmek için kullanılmıştır.