Overseer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Overseer İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Overseer Nedir?

Overseer, genellikle bir organizasyonun veya kuruluşun yönetimindeki üst düzey kişi veya grup anlamına gelir. Bu kişi veya grup, genellikle altındaki çalışanları denetler ve işlerin doğru şekilde yürütülmesini sağlar.

Örnek Cümleler:

1. The overseer of the company was responsible for making sure all employees followed the rules. (Şirketin gözetmeni, tüm çalışanların kurallara uymasından sorumluydu.)
2. The plantation overseer was known for his cruel treatment of the slaves. (Çiftlik gözetmeni, kölelere karşı acımasız davranışlarıyla tanınıyordu.)
3. The overseer inspected the factory to ensure everything was running smoothly. (Gözetmen, her şeyin düzgün bir şekilde işlemesi için fabrikayı denetledi.)
4. The overseer had a reputation for being tough but fair. (Gözetmen, sert ama adil olmasıyla ün kazanmıştı.)
5. The overseer hired new employees for the construction project. (Gözetmen, inşaat projesi için yeni çalışanlar işe aldı.)
6. The overseer monitored the progress of the project closely. (Gözetmen, proje ilerleyişini yakından takip etti.)
7. The overseer of the school district made sure that all schools were following the same curriculum. (Okul bölgesinin gözetmeni, tüm okulların aynı müfredatı takip ettiğinden emin oldu.)
8. The overseer was responsible for the safety of all workers on the construction site. (Gözetmen, inşaat alanındaki tüm işçilerin güvenliğinden sorumluydu.)
9. The overseer gave the workers a pep talk to motivate them. (Gözetmen, işçileri motive etmek için onlara bir konuşma yaptı.)
10. The plantation overseer oversaw the planting and harvesting of the crops. (Çiftlik gözetmeni, ürünlerin dikimi ve hasadını denetledi.)
11. The overseer ensured that all equipment was in good working order. (Gözetmen, tüm ekipmanların iyi çalışır durumda olduğundan emin oldu.)
12. The overseer of the company was in charge of making important decisions. (Şirketin gözetmeni, önemli kararları vermekte sorumluydu.)
13. The overseer was known for being strict but fair. (Gözetmen, sert ama adil olmasıyla tanınıyordu.)
14. The overseer of the project delegated tasks to his team members. (Projenin gözetmeni, görevleri takım üyelerine devretti.)
15. The plantation overseer lived in a large house on the property. (Çiftlik gözetmeni, mülkün üzerinde büyük bir evde yaşıyordu.)
16. The overseer of the factory was responsible for meeting production goals. (Fabrikanın gözetmeni, üretim hedeflerine ulaşmaktan sorumluydu.)
17. The overseer

17. The overseer of the construction project coordinated with other departments to ensure smooth progress. (İnşaat projesinin gözetmeni, sorunsuz ilerleme için diğer departmanlarla koordinasyon sağladı.)
18. The overseer of the warehouse made sure that inventory levels were accurate. (Depo gözetmeni, stok seviyelerinin doğru olduğundan emin oldu.)
19. The plantation overseer punished any slaves who did not meet their quotas. (Çiftlik gözetmeni, kotalarını karşılayamayan kölelere ceza verirdi.)
20. The overseer of the company held weekly meetings to discuss progress and address any issues. (Şirketin gözetmeni, haftalık toplantılar düzenleyerek ilerlemeyi tartışır ve herhangi bir sorunu ele alırdı.)

(Türkçe çeviriler kalın ve kırmızı renkte yazılmıştır.)