Outright İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Outright Nedir?
Outright, “tamamen”, “kesinlikle”, “açıkça” gibi anlamlara gelir.
Örnek cümleler:
- She denied outright that she stole the money. (O, parayı çaldığına dair tamamen inkar etti.)
- He was outright rude to the waiter. (Garsona karşı tamamen kaba davrandı.)
- The company’s decision was an outright mistake. (Şirketin kararı tamamen bir hata idi.)
- I outright refuse to go to that party. (O partiye kesinlikle gitmeyi reddediyorum.)
- She was outright lying about her qualifications. (O, nitelikleri hakkında tamamen yalan söylüyordu.)
- He won the race outright. (O, yarışı kesinlikle kazandı.)
- The company made an outright purchase of the property. (Şirket mülkü tamamen satın aldı.)
- The teacher was outright dismissive of the student’s idea. (Öğretmen, öğrencinin fikrine tamamen önemsemez bir tavır sergiledi.)
- I’m outright confused about what’s going on. (Ne olduğu hakkında tamamen kafam karıştı.)
- The company made an outright donation to the charity. (Şirket, hayır kurumuna tamamen bağış yaptı.)
- He was outright terrified of spiders. (Örümceklere karşı tamamen korkuyordu.)
- She was outright hostile towards her coworkers. (İş arkadaşlarına karşı tamamen düşmanca davrandı.)
- The company’s financial situation is an outright disaster. (Şirketin mali durumu tamamen felaket.)
- I’m outright amazed by her talent. (Onun yeteneği karşısında tamamen hayran kaldım.)
- He outright admitted to cheating on the test. (Testte kopya çektiğini açıkça itiraf etti.)
- The product is an outright scam. (Ürün tamamen dolandırıcılık.)
- She was outright rejected for the job. (İş için tamamen reddedildi.)
- The company’s profits have outright doubled in the last year. (Şirketin karı tamamen geçen yıl ikiye katlandı.)
- He was outright embarrassed by his mistake. (Hatası karşısında tamamen utanmıştı.)
- The report was an outright lie. (Rapor tamamen yalandı.)
Devam Eden Örnek Cümleler:
- The team won the championship outright, without any ties or losses. (Takım, hiç beraberlik veya mağlubiyet olmadan şampiyonluğu tamamen kazandı.)
- The company’s policy was an outright violation of employee rights. (Şirketin politikası, çalışan haklarının tamamen ihlaliydi.)
- She was outright exhausted after running a marathon. (Maraton koşusundan sonra tamamen yorgun düşmüştü.)
- The cake was an outright disaster, it was burnt and undercooked. (Kek tamamen felaketti, yanmış ve pişmemişti.)
- He was outright jealous of his friend’s success. (Arkadaşının başarısından tamamen kıskançtı.)
- The company’s CEO was outright fired for misconduct. (Şirketin CEO’su, hatalı davranışları nedeniyle tamamen işten çıkarıldı.)
- She was outright devastated by the loss of her pet. (Evcil hayvanının kaybı karşısında tamamen yıkılmıştı.)
- The book was an outright masterpiece, receiving critical acclaim. (Kitap, eleştirmenler tarafından tamamen şaheser olarak kabul edildi.)
- He was outright banned from the restaurant for his disruptive behavior. (Restoranda yarattığı sorunlu davranışları nedeniyle tamamen yasaklandı.)
- The company’s sales have outright plummeted in the last quarter. (Şirketin satışları son çeyrekte tamamen düşüşe geçti.)
Hemen Yorum Yaz