Out Of Favour İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Out Of Favour İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Out of favour Nedir?

Out of favour, bir kişinin veya bir şeyin beğenilmemesi veya onaylanmaması anlamına gelir. Genellikle birisi veya bir şey popülerlik veya tercih edilen bir durumdan düşmüştür ve artık ilgi veya saygı görmemektedir.

Örnek Cümleler:

1. Despite his talent, John is currently out of favour with the coach. (John’un yeteneğine rağmen, antrenörün gözünden düşmüştür.)
2. The once-popular restaurant is now out of favour with the locals. (Bir zamanlar popüler olan restoran, şimdi yerel halkın gözünden düşmüştür.)
3. The company’s stock has been out of favour with investors for some time. (Şirketin hisseleri bir süredir yatırımcıların gözünden düşmüştür.)
4. The actress has been out of favour with the public ever since her controversial remarks. (Oyuncu, tartışmalı sözleri nedeniyle halkın gözünden düşmüştür.)
5. The team’s captain is currently out of favour with the fans. (Takımın kaptanı, şu anda taraftarların gözünden düşmüştür.)
6. The musician’s latest album has fallen out of favour with critics. (Müzisyenin son albümü eleştirmenlerin gözünden düşmüştür.)
7. The political party has been out of favour with voters for years. (Siyasi parti yıllardır seçmenlerin gözünden düşmüştür.)
8. The fashion trend that was popular last year is now out of favour. (Geçen yıl popüler olan moda trendi artık gözden düşmüştür.)
9. The company’s CEO is out of favour with the board of directors. (Şirketin CEO’su, yönetim kurulunun gözünden düşmüştür.)
10. The athlete’s poor performance has put him out of favour with his sponsors. (Sporcu kötü performansıyla sponsorlarının gözünden düşmüştür.)
11. The author’s latest book has fallen out of favour with readers. (Yazarın son kitabı, okuyucuların gözünden düşmüştür.)
12. The popular TV show has been out of favour with critics for several seasons now. (Popüler TV programı, eleştirmenlerin gözünden birkaç sezon boyunca düşmüştür.)
13. The politician’s controversial policies have put him out of favour with his colleagues. (Politikacının tartışmalı politikaları, meslektaşlarının gözünden düşmesine neden oldu.)
14. The company’s outdated technology has put it out of favour with customers. (Şirketin güncelliğini yitiren teknolojisi, müşterilerin gözünden düşmesine neden oldu.)
15. The band’s latest album has fallen out of favour with music enthusiasts. (Grubun son albümü, müzik tutkunlarının gö

zünden düşmüştür.)
16. The team’s coach is out of favour with the media after his recent comments. (Takımın antrenörü, son yaptığı açıklamalar nedeniyle medyanın gözünden düşmüştür.)

17. The fashion designer’s latest collection has fallen out of favour with fashion critics. (Moda tasarımcısının son koleksiyonu, moda eleştirmenlerinin gözünden düşmüştür.)
18. The company’s decision to cut employee benefits has put it out of favour with its workforce. (Şirketin çalışanların faydalarını kesme kararı, işgücünün gözünden düşmesine neden oldu.)
19. The movie’s poor reviews have put it out of favour with moviegoers. (Filmdeki kötü yorumlar, sinemaseverlerin gözünden düşmesine neden oldu.)
20. The politician’s scandals have put him out of favour with his constituents. (Politikacının skandalları, seçmenlerinin gözünden düşmesine neden oldu.)