Oppress İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Oppress kelimesinin Türkçe anlamı:
Oppress, baskı yapmak, zulüm etmek, eziyet etmek anlamlarına gelir. Bir kişi ya da grup, başka bir kişi ya da grup üzerinde güç kullanarak baskı kurduğunda “oppress” kelimesi kullanılır.
Örnek cümleler:
- The dictator oppressed the people for decades. (Diktatör yıllar boyunca insanları ezdi.)
- The minority group was oppressed for years. (Azınlık grubu yıllarca baskı altında kaldı.)
- Women have been oppressed throughout history. (Kadınlar tarih boyunca ezilmiştir.)
- The government’s policies oppressed the poor. (Hükümetin politikaları yoksulları ezdi.)
- The ruling class oppressed the working class. (Egemen sınıf işçi sınıfını ezdi.)
- The colonial powers oppressed the natives. (Sömürge güçleri yerlileri ezmektedir.)
- The slave owners oppressed their slaves. (Köle sahipleri kölelerini ezmekteydi.)
- The military junta oppressed the opposition. (Askeri cunta muhalefeti ezdi.)
- The landlord oppressed his tenants. (Arsa sahibi kiracılarını eziyordu.)
- The school bully oppressed his classmates. (Okul zorbası sınıf arkadaşlarını eziyordu.)
- The boss oppressed his employees. (Patron çalışanlarını eziyordu.)
- The police oppressed the protesters. (Polis protestocuları ezmektedir.)
- The wealthy elite oppressed the poor masses. (Zengin elit fakir halkı ezmekteydi.)
- The religious leaders oppressed those who didn’t conform to their beliefs. (Din liderleri inançlarına uymayanları ezmekteydi.)
- The patriarchy oppressed women for centuries. (Ataerkil toplum kadınları yüzyıllar boyunca ezmektedir.)
- The media is accused of oppressing certain viewpoints. (Medya belirli bakış açılarını ezmele suçlanmaktadır.)
- The government’s censorship oppressed free speech. (Hükümetin sansürü özgür konuşmayı ezmekteydi.)
- The new law oppressed the rights of the minority. (Yeni yasa azınlık haklarını ezmekteydi.)
- The corporation oppressed the workers’ union. (Şirket işçi sendikasını ezmekteydi.)
- The cultural norms oppressed individuals who didn’t fit into the mold. (Kültürel normlar kalıba uymayan bireyleri ezmişti.)
- The government oppressed the voices of dissent. (Hükümet muhalif sesleri ezmekteydi.)
- The landlord’s oppressive policies led to a mass eviction. (Arsa sahibinin baskıcı politikaları kitlevi bir tahliyeye yol açtı.)
- The police officer was accused of using oppressive force. (Polis memuru baskıcı güç kullanmakla suçlandı.)
- The ruling party’s oppressive tactics were met with widespread protests. (Egemen partinin baskıcı taktikleri yaygın protestolara neden oldu.)
- The oppressive work environment led to high employee turnover. (Baskıcı çalışma ortamı yüksek personel devir hızına yol açtı.)
- The patriarchal society oppressed women and marginalized genders. (Ataerkil toplum kadınları ve kenarda kalmış cinsiyetleri ezdi.)
- The oppressive regime was eventually overthrown by a popular uprising. (Baskıcı rejim sonunda halk ayaklanmasıyla devrildi.)
- The oppressive educational system failed to meet the needs of diverse learners. (Baskıcı eğitim sistemi çeşitli öğrenci ihtiyaçlarını karşılamada başarısız oldu.)
- The oppressiveness of the corporate culture led to burnout and mental health issues among employees. (Kurumsal kültürün baskıcılığı çalışanlar arasında tükenmişlik ve zihinsel sağlık sorunlarına neden oldu.)
- The marginalized community was oppressed and discriminated against by the dominant culture. (Kenarda kalmış topluluk egemen kültür tarafından ezildi ve ayrımcılığa uğradı.)
Hemen Yorum Yaz