Opportunistic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Opportunistic İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Opportunistic Nedir?

Opportunistic, fırsatçı anlamına gelen bir sıfattır. Bir durumda, aniden ortaya çıkan bir fırsatı değerlendirmeye çalışan, avantaj sağlamak isteyen kişiler ya da organizasyonlar için kullanılır.

Örnek Cümleler:

1. John is an opportunistic businessman who never misses a chance to make a profit. (John, kâr elde etme fırsatını kaçırmayan fırsatçı bir iş adamıdır.)
2. The politician’s opportunistic behavior was widely criticized by the public. (Politikacının fırsatçı davranışları halk tarafından geniş çapta eleştirildi.)
3. She took an opportunistic approach to her career and took on any job that came her way. (Kariyerine fırsatçı bir yaklaşım sergiledi ve önüne gelen her işi aldı.)
4. The company’s opportunistic tactics caused a lot of damage to its reputation. (Şirketin fırsatçı taktikleri, itibarına çok zarar verdi.)
5. Some species of animals are opportunistic feeders and will eat whatever food is available. (Bazı hayvan türleri fırsatçı beslenicilerdir ve mevcut olan her tür yiyeceği yerler.)
6. The thief’s opportunistic nature led him to steal from the vulnerable old lady. (Hırsızın fırsatçı doğası, onu savunmasız yaşlı kadından çalmaya yönlendirdi.)
7. The football team took an opportunistic approach to the game and managed to score a late winning goal. (Futbol takımı oyunu fırsatçı bir yaklaşımla ele aldı ve geç bir galibiyet golü atmaya başardı.)
8. The artist was very opportunistic and took advantage of every opportunity to showcase her work. (Sanatçı çok fırsatçıydı ve eserlerini sergilemek için her fırsattan yararlandı.)
9. The company’s opportunistic pricing policy angered many customers. (Şirketin fırsatçı fiyatlandırma politikası birçok müşteriyi kızdırdı.)
10. The politician’s opportunistic promises proved to be empty and unfulfilled. (Politikacının fırsatçı vaatleri boş ve gerçekleşmemiş çıktı.)
11. The team’s opportunistic defense managed to prevent the opponents from scoring any goals. (Takımın fırsatçı savunması, rakiplerin herhangi bir gol atmalarını engellemeyi başardı.)
12. The salesman’s opportunistic behavior made him very successful in his job. (Satıcının fırsatçı davranışları, işinde çok başarılı olmasını sağladı.)
13. The company took an opportunistic approach to the market and quickly gained a large share of the business. (Şirket pazarda fırsatçı bir yaklaşım benimsedi ve hızla büyük bir iş payı elde etti.)
14. The journalist’s

opportunistic reporting caused a lot of controversy and backlash. (Gazetecinin fırsatçı haberciliği birçok tartışma ve tepki yarattı.)
15. The athlete’s opportunistic move secured him a spot on the national team. (Sporcu fırsatçı bir hamleyle milli takımda yerini garantiledi.)

16. The company’s opportunistic acquisition strategy allowed them to expand their business rapidly. (Şirketin fırsatçı satın alma stratejisi, işlerini hızla genişletmelerine olanak tanıdı.)
17. The artist’s opportunistic behavior caused her to lose the trust and respect of her fans. (Sanatçının fırsatçı davranışları, hayranlarının güven ve saygısını kaybetmesine neden oldu.)
18. The politician’s opportunistic pandering to certain groups alienated others. (Politikacının belirli gruplara fırsatçı yaklaşımı, diğerlerini yabancılaştırdı.)
19. The team’s opportunistic use of the opponents’ weaknesses allowed them to win the game. (Takımın rakiplerinin zayıflıklarından fırsatçı şekilde yararlanması, maçı kazanmalarını sağladı.)
20. The company’s opportunistic response to the pandemic was criticized for being too focused on profits rather than public health. (Şirketin pandemiye fırsatçı tepkisi, halk sağlığı yerine karlara odaklanmakla eleştirildi.)