On The Spot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

On The Spot İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

On The Spot Nedir?

On The Spot, bir durumda anında karar vermek veya cevap vermek anlamına gelir. Genellikle beklenmedik durumlarda veya önemli bir kararın alınması gerektiği anlarda kullanılır.

Örnek cümleler:

1. I was put on the spot when the CEO asked me to give a presentation on the spot. (CEO, benim sunum yapmamı istediğinde aniden karar vermek zorunda kaldım.)
2. The candidate was asked a difficult question on the spot during the job interview. (İş görüşmesinde adaya aniden zor bir soru soruldu.)
3. He’s really good at coming up with ideas on the spot. (Aniden fikirler üretmede gerçekten iyidir.)
4. The teacher put me on the spot by asking me to solve a math problem in front of the whole class. (Öğretmen, tüm sınıfın önünde bir matematik problemi çözmemi isteyerek beni zora soktu.)
5. I didn’t have time to prepare for the speech, so I had to give it on the spot. (Konuşma için hazırlanacak zamanım yoktu, bu yüzden onu aniden yapmak zorunda kaldım.)
6. He’s always able to improvise and come up with a solution on the spot. (Her zaman doğaçlama yapabilir ve aniden bir çözüm üretebilir.)
7. The coach put the athlete on the spot by asking him to run a mile in under six minutes. (Koç, atletten altı dakikanın altında bir mil koşmasını isteyerek onu zora soktu.)
8. The manager was able to make a decision on the spot and resolve the issue. (Yönetici, aniden karar alarak sorunu çözebildi.)
9. The singer was able to perform on the spot and impress the audience. (Şarkıcı, aniden performans sergileyebildi ve izleyicileri etkiledi.)
10. I was caught on the spot when I was asked a question about a topic I knew nothing about. (Bilmediğim bir konuda sorulduğumda zor durumda kaldım.)
11. The employee was able to handle the customer’s complaint on the spot and resolve the issue. (Çalışan, aniden müşterinin şikayetini ele alarak sorunu çözebildi.)
12. The journalist was able to think on the spot and ask the right questions during the interview. (Gazeteci, röportaj sırasında aniden düşünebildi ve doğru sorular sordu.)
13. The politician was able to give a great speech on the spot and win over the crowd. (Politikacı, aniden harika bir konuşma yaparak kalabalığı etkilemeyi başardı.)
14. The actor was able to improvise on the spot and make the scene even better. (Oyuncu, doğaçlama yaparak sahneyi daha da iyi hale getirebildi.)
15. The student was able to answer the teacher’s question on the spot and impress the class. (Öğrenc

15. The student was able to answer the teacher’s question on the spot and impress the class. (Öğrenci, öğretmenin aniden sorduğu soruya cevap verebildi ve sınıfı etkileyebildi.)
16. The emergency services were able to respond on the spot and save the person’s life. (Acil servisler, anında tepki vererek kişinin hayatını kurtarabildi.)
17. The chef was able to create a delicious dish on the spot using only the ingredients available. (Şef, sadece elindeki malzemeleri kullanarak aniden lezzetli bir yemek yapabildi.)
18. The athlete was put on the spot when they were asked to compete in a new event they had never tried before. (Sporcu, daha önce hiç denemediği yeni bir etkinlikte yarışması istenince zora sokuldu.)
19. The negotiator was able to think on the spot and come up with a solution that satisfied both parties. (Müzakereci, aniden düşünebiliyor ve her iki tarafı da tatmin eden bir çözüm bulabiliyordu.)
20. The police officer was able to defuse the situation on the spot and prevent it from escalating. (Polis memuru, anında olayın üstesinden gelebildi ve durumun daha kötüye gitmesini önledi.)