Obtrude İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Obtrude İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Obtrude kelimesinin Türkçe Anlamı:

Obtrude kelimesi, bir şeyi dayatmak, zorla kabul ettirmek, müdahale etmek gibi anlamlara gelir.

Örnek Cümleler:

1. He always tries to obtrude his opinions on others. (O her zaman başkalarına fikirlerini dayatmaya çalışır.)
2. She obtruded herself into our conversation. (O, sohbetimize müdahale etti.)
3. Please don’t obtrude your personal beliefs on me. (Lütfen kişisel inançlarını bana dayatma.)
4. The government obtruded its new policies on the citizens. (Hükümet, yeni politikalarını vatandaşlara dayattı.)
5. I don’t want to obtrude, but I think you’re making a mistake. (Dayatmak istemiyorum ama bence hata yapıyorsun.)
6. He obtruded himself into the conversation, even though he wasn’t invited. (Davet edilmemesine rağmen, sohbete kendisini dayattı.)
7. She obtrudes her religious beliefs on everyone she meets. (Tanıştığı herkes üzerinde dini inançlarını dayatıyor.)
8. The company obtruded its new product on the market. (Şirket, yeni ürününü piyasaya dayattı.)
9. Don’t obtrude yourself into our family affairs. (Aile işlerimize karışma.)
10. He obtruded his ideas into the project, which caused conflict. (Proje içerisinde fikirlerini dayattı ve bu çatışmaya sebep oldu.)
11. The teacher obtruded his political views in the classroom. (Öğretmen sınıfta siyasi görüşlerini dayattı.)
12. She obtruded her presence in the room, even though she wasn’t needed. (Gerekli olmamasına rağmen, kendisini odada dayattı.)
13. The organization obtruded its message to the public through advertising. (Kamuoyuna mesajını reklam yoluyla dayattı.)
14. He obtruded his feelings on the matter, even though they were irrelevant. (Konuyla ilgili duygularını dayattı, ama ilgisizdiler.)
15. She obtrudes her opinions on social media. (Sosyal medyada fikirlerini dayatıyor.)
16. The politician obtruded his campaign promises on the public. (Politikacı seçim vaatlerini halka dayattı.)
17. He obtruded himself as the leader of the group, without consulting others. (Başkalarına danışmadan, kendisini grup lideri olarak dayattı.)
18. The manager obtruded his management style on the employees. (Yönetici, çalışanlara yönetim tarzını dayattı.)
19. She obtruded herself into the conversation, even though she didn’t know anything about the topic. (Konu hakkında hiçbir şey bilmesine rağmen, sohbete kendisini dayattı.)
20. The company obtruded its brand on the market through aggressive marketing tactics. (Agresif pazarlama

taktikleriyle, şirket markasını piyasaya dayattı.)

Bu örnek cümlelerde “obtrude” kelimesi, zorla bir şeyi kabul ettirmek, müdahale etmek, dayatmak gibi anlamlar taşımaktadır. Örnek cümlelerde farklı bağlamlarda kullanılan “obtrude” kelimesi, çeşitli durumlar ve ilişkiler arasındaki zorlamalara vurgu yapmaktadır.