Obstinately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Obstinately İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Obstinately kelimesinin anlamı:

Obstinately kelimesi Türkçede “inatçı bir şekilde” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

1. Obstinately refusing to apologize, he lost his job. (İnatla özür dilemekten kaçınarak işini kaybetti.)
2. She obstinately held onto her belief despite the evidence. (Kanıtlara rağmen inatla inancını sürdürdü.)
3. He obstinately refused to accept any help. (Hiçbir yardımı kabul etmekten inatla kaçındı.)
4. The cat obstinately refused to come down from the tree. (Kedi inatla ağaçtan inmek istemedi.)
5. Despite the warning, he obstinately continued on his dangerous path. (Uyarılara rağmen tehlikeli yoluna inatla devam etti.)
6. She obstinately held onto her opinion, even though it was unpopular. (Popüler olmayan fikrine inatla tutundu.)
7. The child obstinately refused to eat his vegetables. (Çocuk sebzelerini inatla yemeyi reddetti.)
8. He obstinately ignored the doctor’s advice and continued to smoke. (Doktorun tavsiyesini inatla görmezden geldi ve sigara içmeye devam etti.)
9. The company obstinately refused to negotiate with the workers. (Şirket işçilerle inatla görüşmekten kaçındı.)
10. Despite the evidence, she obstinately believed in the conspiracy theory. (Kanıtlara rağmen komplo teorisine inatla inandı.)
11. He obstinately refused to change his mind about the issue. (Konuyla ilgili fikrini inatla değiştirmeyi reddetti.)
12. The dog obstinately barked at the postman every morning. (Köpek her sabah postacıya inatla havlıyordu.)
13. She obstinately stuck to her routine, even on weekends. (Hafta sonları bile rutinine inatla sadık kaldı.)
14. He obstinately insisted on paying for everyone’s dinner. (Herkesin yemeğini inatla ödemeyi

    ısrar etti.)

15. The old man obstinately refused to use a hearing aid. (Yaşlı adam işitme cihazı kullanmayı inatla reddetti.)
16. Despite the bad weather, she obstinately went for a run every morning. (Kötü hava koşullarına rağmen her sabah koşuya inatla çıktı.)
17. The politician obstinately refused to answer the question. (Si̇yasetçi̇ soruya cevap vermeyi inatla reddetti.)
18. The child obstinately insisted on wearing his superhero costume to school. (Çocuk okula süper kahraman kostümüyle gitmekte ısrar etti.)
19. He obstinately refused to compromise on the terms of the contract. (Sözleşmenin şartlarında inatla taviz vermeyi reddetti.)
20. The cat obstinately refused to let go of the toy mouse. (Kedi oyuncak fareyi inatla bırakmadı.)
21. Despite the pain, she obstinately continued to work long hours. (Ağrılara rağmen inatla uzun saatler çalışmaya devam etti.)

Türkçe karşılıklar: inatla, dirençli bir şekilde, ısrarla, kararlılıkla, saplantılı bir şekilde