Nominally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nominally İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nominally

Nominally, Türkçede “adil olarak” veya “formal olarak” gibi anlamlara gelir. Kelime, bir şeyin adı veya unvanı olarak verildiğini, ancak gerçekte öyle olmadığını ifade eder.

Örnek cümleler:

  1. Nominally, I’m in charge, but everyone knows that I have no real power. (Adil olarak, ben sorumluyum ama herkes gerçek gücüm olmadığını biliyor.)
  2. She was nominally the CEO, but the board of directors made all the important decisions. (O adil olarak CEO idi, ama yönetim kurulu tüm önemli kararları verdi.)
  3. The company’s policy was nominally to promote diversity, but in practice, little was done to achieve that goal. (Şirketin politikası adil olarak çeşitliliği teşvik etmekti, ama uygulamada, bu hedefe ulaşmak için pek bir şey yapılmadı.)
  4. The country is nominally a democracy, but the government often ignores the will of the people. (Ülke adil olarak bir demokrasi, ama hükümet sık sık halkın iradesini görmezden geliyor.)
  5. The company’s board of directors was nominally independent, but in reality, they were heavily influenced by the CEO. (Şirketin yönetim kurulu adil olarak bağımsızdı, ama gerçekte, CEO tarafından yoğun şekilde etkileniyorlardı.)
  6. The committee was nominally in charge of the project, but the real work was done by the volunteers. (Komite proje için adil olarak sorumluydu, ama gerçekte işi gönüllüler yapıyordu.)
  7. The company’s policy was nominally to protect the environment, but in practice, they often violated environmental regulations. (Şirketin politikası adil olarak çevreyi korumak idi, ama uygulamada, çevre düzenlemelerini sık sık ihlal ediyorlardı.)
  8. The school was nominally a private institution, but it received a lot of government funding. (Okul adil olarak özel bir kurumdu, ama çok miktarda hükümet fonu alıyordu.)
  9. The committee was nominally in charge of organizing the event, but the real work was done by the event planner. (Komite etkinliği adil olarak düzenlemekten sorumluydu, ama gerçekte işi etkinlik planlayıcısı yapıyordu.)
  10. The company’s policy was nominally to promote equal opportunities, but in reality, women and minorities were often overlooked for promotions. (Şirketin politikası adil olarak eşit fırsatları teşvik etmekti, ama gerçekte kadınlar ve azınlıklar sık sık terfi ettirilmekten mahrum bırakılıyorlardı.)
  11. The government was

nominally committed to reducing greenhouse gas emissions, but little progress was made in actually achieving this goal. (Hükümet, sera gazı emisyonlarını azaltmaya adil olarak bağlıydı, ama gerçekte bu hedefe ulaşmak için çok az ilerleme kaydedildi.)
12. The school was nominally a bilingual institution, but in reality, most of the students only spoke one language. (Okul adil olarak iki dilli bir kurumdu, ama gerçekte öğrencilerin çoğu sadece bir dil biliyordu.)

  1. The company’s policy was nominally to provide a safe work environment, but in practice, many accidents occurred due to poor safety measures. (Şirketin politikası adil olarak güvenli bir çalışma ortamı sağlamak idi, ama uygulamada, zayıf güvenlik önlemleri nedeniyle birçok kaza meydana geliyordu.)
  2. The country was nominally a republic, but in reality, it was ruled by a military dictatorship. (Ülke adil olarak bir cumhuriyetti, ama gerçekte askeri bir diktatörlük tarafından yönetiliyordu.)
  3. The company was nominally committed to corporate social responsibility, but in reality, it only cared about maximizing profits. (Şirket adil olarak kurumsal sosyal sorumluluğa bağlıydı, ama gerçekte sadece karlarını maksimize etmekle ilgileniyordu.)
  4. The committee was nominally responsible for overseeing the budget, but in reality, they had no real power to make financial decisions. (Komite bütçeyi denetlemekten adil olarak sorumluydu, ama gerçekte finansal kararlar almada gerçek güçleri yoktu.)
  5. The company’s policy was nominally to encourage innovation, but in practice, it was resistant to change and new ideas. (Şirketin politikası adil olarak yeniliği teşvik etmekti, ama uygulamada değişime ve yeni fikirlere direnç gösteriyordu.)
  6. The school was nominally committed to providing a quality education, but in reality, many students were not receiving the support they needed to succeed. (Okul adil olarak kaliteli bir eğitim sağlamaya bağlıydı, ama gerçekte birçok öğrenci başarılı olmak için ihtiyaç duydukları desteği alamıyordu.)
  7. The company’s policy was nominally to provide equal pay for equal work, but in reality, there was a gender pay gap. (Şirketin politikası adil olarak aynı iş için eşit ücret sağlamak idi, ama gerçekte cinsiyetler arasında ücret farkı vardı.)
  8. The committee was nominally responsible for ensuring compliance with regulations, but in reality, they often turned a blind eye to violations. (Komite, düzenlemelere uyulmasını adil olarak sağlamaktan soruml

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.