Ne’Er-Do-Well İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Ne’er-do-well Nedir?
Ne’er-do-well, işe yaramayan, başarısız, tembel bir kişiyi tanımlamak için kullanılan bir ifadedir.
Örnek cümleler:
- His son turned out to be a ne’er-do-well, who couldn’t hold down a job for more than a few months. (Oğlu, birkaç aydan daha uzun süre işte kalamayan bir ne’er-do-well olarak ortaya çıktı.)
- She always thought of him as a ne’er-do-well who would never amount to anything. (O, hiçbir şey olmayacak bir ne’er-do-well olarak düşündü onu.)
- The town’s ne’er-do-wells always hung out at the local bar. (Kasabanın ne’er-do-well’leri her zaman yerel bara takılırdı.)
- His brother was a ne’er-do-well who constantly relied on their parents for financial support. (Kardeşi, sürekli olarak finansal destek için ebeveynlerine güvenen bir ne’er-do-well’di.)
- The novel’s protagonist is a ne’er-do-well who spends his days drinking and gambling. (Romanın kahramanı, günlerini içerek ve kumar oynayarak geçiren bir ne’er-do-well’dir.)
- She married a ne’er-do-well who couldn’t keep a job for more than a few weeks at a time. (O, birkaç haftadan daha uzun süre işte kalamayan bir ne’er-do-well ile evlendi.)
- He was branded a ne’er-do-well by his peers because of his lack of ambition. (Hırslarının eksikliği nedeniyle, arkadaşları tarafından bir ne’er-do-well olarak damgalandı.)
- The ne’er-do-well nephew was always in trouble with the law. (Ne’er-do-well yeğen, her zaman yasalarla sorun yaşardı.)
- She refused to give money to her ne’er-do-well ex-husband anymore. (Artık parasını ne’er-do-well eski kocasına vermek istemedi.)
- The town’s ne’er-do-wells were often seen loitering around the park. (Kasabanın ne’er-do-well’leri sık sık parkta takılırken görülürdü.)
- He was a ne’er-do-well who preferred to spend his days sleeping rather than working. (İş yerine günlerini uyuyarak geçirmeyi tercih eden bir ne’er-do-well’di.)
- The family’s ne’er-do-well son had a history of drug addiction. (Ailenin ne’er-do-well oğlu, uyuşturucu bağımlılığı geçmişine sahipti.)
- The ne’er-do-well student never did his homework and was always failing his classes. (Ne’er-do-well öğrenci, ödevlerini hiç yapmadı ve derslerinde her zaman başarısız oldu.)
- The small town was full of ne’er-do-wells who had nothing better to do than gossip. (Küçük kasaba, dedikodu yapmaktan başka yapacak hiçbir şeyi olmayan ne’er-do-well’lerle dol
- She had to cut ties with her ne’er-do-well friend because of her constant borrowing of money. (Sürekli olarak para ödünç alması nedeniyle ne’er-do-well arkadaşıyla bağlarını kesmek zorunda kaldı.)
- The ne’er-do-well employee was fired after several warnings for his poor performance. (Kötü performansı nedeniyle birkaç uyarıdan sonra ne’er-do-well çalışan işten çıkarıldı.)
- His ne’er-do-well tendencies were evident from a young age. (Ne’er-do-well eğilimleri genç yaşlardan itibaren belliydi.)
- The ne’er-do-well tenant was evicted from the apartment complex. (Ne’er-do-well kiracı apartman kompleksinden tahliye edildi.)
- She was disappointed to discover that her new roommate was a ne’er-do-well who never cleaned up after herself. (Kendisiyle aynı evi paylaşan yeni arkadaşının bir ne’er-do-well olduğunu ve kendinden hiçbir zaman temizlik yapmadığını keşfetmekten hayal kırıklığına uğradı.)
- The ne’er-do-well brother-in-law was always causing drama and trouble for the family. (Ne’er-do-well kayınbirader, aile için her zaman drama ve sorun yaratıyordu.)
(Türkçe çeviriler italic olarak yazılmıştır.)
Hemen Yorum Yaz