Necessarily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Necessarily İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Necessarily

Necessarily kelimesi “zorunlu olarak” anlamına gelir.

Örnek cümleler:

  1. She necessarily needs to study for her upcoming exam. (Zorunlu olarak önümüzdeki sınavı için çalışması gerekiyor.)
  2. It is necessarily important to wear a helmet while riding a bike. (Bisiklet sürerken kask takmak zorunlu olarak önemlidir.)
  3. You don’t necessarily have to be rich to be happy. (Mutlu olmak için zorunlu olarak zengin olmanız gerekmez.)
  4. It necessarily follows that if you work hard, you will succeed. (Zorunlu olarak takip eder ki eğer sıkı çalışırsanız başarılı olacaksınız.)
  5. She didn’t necessarily mean to hurt your feelings. (Zorunlu olarak kastetmedi senin hislerini incitmek için.)
  6. His success was not necessarily due to his intelligence. (Başarısı zorunlu olarak zekasına bağlı değildi.)
  7. Necessarily, we must take action to address the issue. (Zorunlu olarak sorunu çözmek için harekete geçmeliyiz.)
  8. The new policy will necessarily affect everyone in the company. (Yeni politika zorunlu olarak şirketteki herkesi etkileyecektir.)
  9. Being a good listener is not necessarily easy. (İyi bir dinleyici olmak zorunlu olarak kolay değildir.)
  10. She necessarily had to leave early because of her appointment. (Randevusu nedeniyle zorunlu olarak erken ayrılmak zorunda kaldı.)
  11. Necessarily, we must make sacrifices to achieve our goals. (Zorunlu olarak hedeflerimize ulaşmak için fedakarlık yapmamız gerekiyor.)
  12. His absence does not necessarily mean he is not interested. (Onun yokluğu zorunlu olarak ilgisiz olduğu anlamına gelmez.)
  13. The two ideas are not necessarily mutually exclusive. (İki fikir zorunlu olarak birbirleriyle çelişkili olmayabilirler.)
  14. The solution necessarily requires cooperation from everyone involved. (Çözüm zorunlu olarak herkesin işbirliği gerektirir.)
  15. He necessarily had to cancel his plans due to unexpected circumstances. (Beklenmedik durumlar nedeniyle planlarını zorunlu olarak iptal etmek zorunda kaldı.)
  16. Being popular does not necessarily mean being happy. (Popüler olmak zorunlu olarak mutlu olmak anlamına gelmez.)
  17. She necessarily had to work late to meet the deadline. (Son teslim tarihine yetişmek için zorunlu olarak geç saatlere kadar çalışmak zorunda kaldı.)
  18. The answer necessarily depends on the context. (Cevap zorunlu olarak bağ

lı olduğu bağlama bağlıdır.)
19. The company necessarily had to downsize to cut costs. (Maliyetleri düşürmek için şirket zorunlu olarak küçülmek zorunda kaldı.)

  1. His opinion is not necessarily shared by everyone. (Onun görüşü zorunlu olarak herkes tarafından paylaşılmayabilir.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.