Deride İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deride İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Deride İle İlgili Cümleler

Deride (Deride etmek): Bir kişiyi ya da bir şeyi küçümsemek, aşağılamak veya dalga geçmek anlamına gelir.

  1. She derided her coworker’s ideas during the meeting. (O, toplantı sırasında iş arkadaşının fikirlerini küçümsedi.)
  2. He derided his friend for not being able to run a mile. (O, bir mil koşamayan arkadaşını alaya aldı.)
  3. The coach derided the players for their poor performance. (Antrenör, kötü performansları nedeniyle oyuncuları küçümsedi.)
  4. The critic derided the movie for its lack of originality. (Eleştirmen, orijinallik eksikliği nedeniyle filme laf attı.)
  5. Don’t deride someone just because they have a different opinion. (Farklı bir görüşleri olduğu için birini küçümseme.)
  6. She derided his efforts to learn a new language. (O, yeni bir dil öğrenme çabalarını küçümsedi.)
  7. He derided her taste in music, calling it “terrible”. (O, müzik zevkini “kötü” olarak adlandırarak alay etti.)
  8. The comedian derided the politicians in his stand-up routine. (Komedyen, sahne performansında politikacıları alaya aldı.)
  9. The teacher derided the student for not knowing the answer. (Öğretmen, öğrencinin cevabı bilmediği için onu küçümsedi.)
  10. They derided the new employee’s outfit on his first day. (Yeni çalışanın giyimine ilk gününde laf attılar.)
  11. He derided her attempts to paint a picture, saying it looked like a child’s drawing. (O, resim yapma çabalarını küçümsedi ve çocuk resmi gibi göründüğünü söyledi.)
  12. She derided her husband’s cooking skills, saying his food was always bland. (O, kocasının yemek yapma becerilerini küçümsedi ve yemeklerinin her zaman lezzetsiz olduğunu söyledi.)
  13. The bullies derided the new student for being different. (Zorbalar, farklı olduğu için yeni öğrenciye alay ettiler.)
  14. The boss derided his employees for not meeting their sales targets. (Patron, satış hedeflerini karşılamayan çalışanları küçümsedi.)
  15. The journalist derided the politician’s claims, calling them “unsubstantiated”. (Gazeteci, politikacının iddialarını “kanıtlanmamış” olarak adlandırarak laf attı.)
  16. She derided her sister’s taste in fashion, saying it was outdated. (O, kız kardeşinin moda zevkini eski kalmış olarak adlandırarak küçümsedi.)
  17. He derided his opponent’s argument as “ridiculous”. (O, rakibinin argümanını “saçma” olarak adlandırarak alay etti.)
  18. The judge derided the lawyer
  1. The judge derided the lawyer’s defense strategy as “unconvincing”. (Hakim, avukatın savunma stratejisini “ikna edici olmayan” olarak adlandırarak laf attı.)
  2. The students derided their substitute teacher for not knowing the subject matter. (Öğrenciler, konuyla ilgili bilgisi olmayan yerine geçen öğretmene alay ettiler.)
  3. The crowd derided the singer’s performance, booing loudly. (Kalabalık, şarkıcının performansına ıslık çalarak alay etti.)

Türkçe Karşılığı: küçümsemek, aşağılamak, alay etmek, dalga geçmek

Not: Cümlelerdeki kalın ve mavi renkteki İngilizce kısımları HTML etiketleri ile belirginleştirilmiştir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.