Nascent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nascent İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Nascent Nedir?


Nascent, yeni ortaya çıkmış, gelişmekte olan veya henüz olgunlaşmamış anlamlarına gelir. Bu kelime, bir şeyin başlangıcını veya oluşumunu ifade etmek için kullanılır.

Örnek Cümleler:

  1. The nascent technology shows great promise for future development. (Yeni ortaya çıkan teknoloji gelecekte büyük umut vadeder.)
  2. The company is in its nascent stage and has yet to reach its full potential. (Şirket henüz olgunlaşmamış aşamada ve tam potansiyeline ulaşmamıştır.)
  3. The artist’s nascent talent was evident even in her earliest works. (Sanatçının yeni gelişen yeteneği, en erken eserlerinde bile açıktı.)
  4. The nascent democracy struggled to establish itself in the aftermath of the revolution. (Yeni oluşan demokrasi, devrim sonrasında kendini kurmakta zorlandı.)
  5. The nascent business venture was risky, but had the potential for great rewards. (Yeni başlayan iş girişimi riskliydi, ancak büyük ödüller için potansiyele sahipti.)
  6. The nascent idea was met with skepticism at first, but eventually gained traction. (Başlangıçta, yeni oluşan fikir eleştiriye maruz kaldı, ancak sonunda kabul gördü.)
  7. The nascent industry faced many challenges in its early days. (Yeni gelişmekte olan endüstri, ilk günlerinde birçok zorlukla karşı karşıya kaldı.)
  8. The nascent writer had yet to find her voice, but showed promise in her early drafts. (Yeni gelişen yazar henüz sesini bulamamıştı, ancak erken taslaklarında umut vadetti.)
  9. The nascent relationship between the two countries was marked by tension and distrust. (İki ülke arasındaki yeni oluşan ilişki gerilim ve güvensizlikle belirlendi.)
  10. The nascent field of biotechnology held great potential for improving human health. (Biyo-teknolojinin yeni gelişen alanı, insan sağlığını geliştirme potansiyeline sahipti.)
  11. The nascent startup struggled to secure funding in its early days. (Yeni başlayan girişim, ilk günlerinde finansman sağlamakta zorlandı.)
  12. The nascent band played their first show to a small but enthusiastic crowd. (Yeni gelişen grup ilk gösterisini küçük ancak coşkulu bir kalabalığa çaldı.)
  13. The nascent science of psychology aimed to understand human behavior and thought. (Psikolojinin yeni gelişen bilimi, insan davranışını ve düşüncelerini anlamayı amaçladı.)
  14. The nascent political movement sought to bring about radical change in the country. (Yeni oluşan siyasi hareket, ülkede radikal değişiklikler yapmayı amaçladı.)
  15. The nascent industry of renewable energy faced many challenges in its early days. (Y

eni gelişen yenilenebilir enerji endüstrisi, ilk günlerinde birçok zorlukla karşı karşıya kaldı.)
16. The nascent field of artificial intelligence held great potential for revolutionizing various industries. (Yapay zekanın yeni gelişen alanı, çeşitli endüstrileri devrimleştirmek için büyük potansiyele sahipti.)

  1. The nascent idea of a shared economy was met with skepticism by many traditionalists. (Paylaşımlı ekonominin yeni oluşan fikri, birçok gelenekçi tarafından eleştirildi.)
  2. The nascent jazz scene in the city was marked by experimentation and collaboration. (Şehirdeki yeni gelişen caz sahnesi deneyim ve işbirliğiyle belirlendi.)
  3. The nascent social media platform had yet to attract a significant user base. (Yeni oluşan sosyal medya platformu, henüz önemli bir kullanıcı tabanı çekmemişti.)
  4. The nascent art movement challenged traditional notions of beauty and form. (Yeni gelişen sanat hareketi, güzellik ve formun geleneksel kavramlarını sorguladı.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.