Narrow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Narrow İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Narrow

Narrow, Türkçe’de “dar” anlamına gelir. Genellikle sınırlı veya kısıtlı bir alanı ifade etmek için kullanılır. İşte örnek cümleler:

1. The narrow alley was too dark to see anything. (Dar sokak çok karanlıktı, hiçbir şey görünmüyordu.)
2. The narrow bridge was only wide enough for one car to pass. (Dar köprü sadece bir arabanın geçmesi için yeterliydi.)
3. The narrow staircase was steep and dangerous. (Dar merdivenler dik ve tehlikeliydi.)
4. The narrow hallway was cluttered with boxes. (Dar koridor kutularla doluydu.)
5. The narrow path led to a beautiful waterfall. (Dar yol güzel bir şelaleye götürdü.)
6. The narrow-minded approach of the company led to its downfall. (Şirketin dar görüşlü yaklaşımı, çöküşüne neden oldu.)
7. The narrow victory was a relief for the losing team. (Dar zafer, kaybeden takım için bir rahatlamaydı.)
8. The narrow escape from the burning building was miraculous. (Yanan binadan dar kaçış mucizeviydi.)
9. The narrow waist of the dress accentuated her curves. (Elbisenin dar beli onun kıvrımlarını vurguladı.)
10. The narrow boat could barely fit through the canal. (Dar tekne kanaldan zor sığabildi.)
11. The narrow perspective of the politician angered many voters. (Politikacının dar bakış açısı birçok seçmeni öfkelendirdi.)
12. The narrow lens of the camera captured only a small portion of the scene. (Kameranın dar lensi sadece sahnenin küçük bir bölümünü yakaladı.)
13. The narrow table was perfect for the small room. (Dar masa küçük oda için mükemmeldi.)
14. The narrow street was filled with colorful shops. (Dar sokak renkli dükkanlarla doluydu.)
15. The narrow focus of the research project limited its scope. (Araştırma projesinin dar odaklanması kapsamını sınırlandırdı.)
16. The narrow font was difficult to read. (Dar yazı tipi okumak zordu.)
17. The narrow margin of victory meant that every vote counted. (Dar zafer farkı, her oyun önemli olduğu anlamına geliyordu.)
18. The narrow window provided a view of the garden. (Dar pencere bahçeyi görmeye olanak sağladı.)
19. The narrow path through the woods was treacherous. (Ormandaki dar yol haindi.)
20. The narrow angle of the shot made the object appear distorted. (Açının dar olması nedeniyle nesne çarpık göründü.)

21. The narrow opening of the bottle made it difficult to pour the liquid out. (Şişenin dar ağzı sıvıyı dökmeyi zorlaştırdı.)
22. The narrow definition of art excludes many forms of expression. (Sanatın dar tanımı birçok ifade biçimini dışarıda bırakır.)
23. The narrow road was winding and dangerous. (Dar yol virajlı ve tehlikeliydi.)
24. The narrow hallway was lined with paintings. (Dar koridor resimlerle kaplıydı.)
25. The narrow scope of the project made it easier to manage. (Projenin dar kapsamı yönetmeyi daha kolay hale getirdi.)
26. The narrow seat on the airplane was uncomfortable for the long flight. (Uzun uçuş için dar koltuk rahatsız ediciydi.)
27. The narrow lens of the telescope allowed us to see the stars more clearly. (Teleskobun dar merceği yıldızları daha net görmemizi sağladı.)
28. The narrow trail led to a secluded beach. (Dar patika ıssız bir plaja götürdü.)
29. The narrow parameters of the experiment limited the results. (Deneyin dar parametreleri sonuçları sınırladı.)
30. The narrow-mindedness of the group led to conflicts with other communities. (Grubun dar görüşlülüğü diğer topluluklarla çatışmalara neden oldu.)