Mousy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Mousy İle İlgili Cümleler
Anlam: Mousy, “fare gibi” anlamına gelen bir sıfat olarak kullanılır.
- She was small and mousy, and hardly anyone ever noticed her. (O küçük ve fare gibi görünüyordu, neredeyse hiç kimse onu fark etmezdi.)
- He had mousy brown hair and glasses. (Sarımsı-kahverengi fare renginde saçları vardı ve gözlük takıyordu.)
- Her mousy personality made it difficult for her to stand out in a crowd. (Fare gibi kişiliği, kalabalıkta öne çıkmayı zorlaştırıyordu.)
- The old cheese had a mousy smell. (Eski peynir fare gibi bir koku yayıyordu.)
- The cat caught a mousy little creature in the barn. (Kedi ahırda küçük bir fare gibi yaratığı yakaladı.)
- Her mousy appearance hid her true beauty. (Fare gibi görünümü gerçek güzelliğini gizliyordu.)
- She wore a mousy gray sweater and jeans. (Sarımsı-kahverengi fare rengi kazak ve kot pantolon giyiyordu.)
- The mousy girl in the corner was always reading a book. (Köşedeki fare gibi kız her zaman bir kitap okuyordu.)
- The mousy sound of her voice made it difficult to hear her. (Sesi fare gibi olduğu için onu duymak zordu.)
- He had a mousy personality that made him seem weak. (Fare gibi bir kişiliği vardı, bu da onu zayıf gösteriyordu.)
- The mousy brown color of the building made it blend in with the landscape. (Binanın fare rengi kahverengisi manzarayla bütünleşmesine neden oldu.)
- The mousy scent of the perfume reminded her of her grandmother. (Parfümün fare gibi kokusu onu büyükannesini hatırlattı.)
- Her mousy hair was always tied back in a ponytail. (Sarımsı-kahverengi fare rengindeki saçları her zaman atkuyruğu yapılmıştı.)
- He had a mousy little mustache that barely covered his upper lip. (Üst dudağını neredeyse hiç örtmeyen küçük fare rengi bir bıyığı vardı.)
- The mousy taste of the cheese left a bitter aftertaste in her mouth. (Peynirin fare gibi tadı ağzında acı bir tat bıraktı.)
- The mousy little creature scurried across the floor and disappeared under the sofa. (Küçük fare gibi yaratık yerde koşarak koltuğun altına kayboldu.)
- Her mousy demeanor made it difficult for her to make friends. (Fare gibi tavrı, arkadaş edinmesini zorlaştırıyordu.)
- The mousy little church was tucked away in a quiet corner of the village. (Köşede saklanmış küçük fare gibi kilise köy
- She had mousy eyes that seemed to blend into the color of her hair. (Sarımsı-kahverengi fare rengindeki gözleri saçlarının rengine karışıyormuş gibi görünüyordu.)
- The mousy librarian helped her find the book she was looking for. (Fare gibi kütüphaneci aradığı kitabı bulmasına yardımcı oldu.)
Türkçe Karşılıklar:
- O küçük ve göze çarpmayan biriydi.
- Sarımsı-kahverengi fare renginde saçları ve gözlükleri vardı.
- Kişiliği kalabalıkta öne çıkmayı zorlaştırıyordu.
- Eski peynirin fare gibi bir kokusu vardı.
- Kedi ahırda küçük bir yaratık yakaladı.
- Görünümü gerçek güzelliğini gizliyordu.
- Sarımsı-kahverengi fare rengi kazak ve kot pantolon giyiyordu.
- Köşedeki kız her zaman bir kitap okuyordu.
- Sesi fare gibi olduğu için onu duymak zordu.
- Fare gibi bir kişiliği vardı, bu da onu zayıf gösteriyordu.
- Bina rengi manzarayla bütünleşmesine neden oldu.
- Parfümün fare gibi kokusu onu büyükannesini hatırlattı.
- Sarımsı-kahverengi fare rengindeki saçları her zaman atkuyruğu yapılmıştı.
- Üst dudağını neredeyse hiç örtmeyen küçük fare rengi bir bıyığı vardı.
- Peynirin fare gibi tadı ağzında acı bir tat bıraktı.
- Küçük yaratık yerde koşarak koltuğun altına kayboldu.
- Tavırları arkadaş edinmesini zorlaştırıyordu.
- Köyün sessiz bir köşesinde saklanmış küçük kilise.
- Sarımsı-kahverengi fare rengindeki gözleri saçlarına karışıyormuş gibi görünüyordu.
- Fare gibi kütüphaneci aradığı kitabı bulmasına yardımcı oldu.
Hemen Yorum Yaz