Mirror-Like İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mirror-Like İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Mirror-Like Nedir?

Mirror-like kelimesi İngilizce bir kelime olup, Türkçede “ayna gibi” anlamına gelir. Bu kelime cümlelerde genellikle yansıtma veya yansıtıcı yüzeyler için kullanılır.

Örnek Cümleler:


1.

Her morning routine was like a mirror-like ritual for her. (Her sabah rutini onun için ayna gibi bir ritüeldi.)

2.

The calm lake looked mirror-like, reflecting the mountains and trees. (Sakin göl, dağları ve ağaçları yansıtan ayna gibi görünüyordu.)

3.

The polished floor was so smooth and mirror-like that you could see your reflection in it. (Parlatılmış zemin o kadar pürüzsüzdü ve ayna gibi görünüyordu ki içinde yansımanızı görebilirdiniz.)

4.

The crystal-clear water was mirror-like, showing the fishes swimming underneath. (Kristal berraklığındaki su ayna gibi görünüyordu ve altında yüzen balıkları gösteriyordu.)

5.

Her hair was so shiny and smooth that it looked mirror-like. (Saçı o kadar parlak ve pürüzsüzdü ki ayna gibi görünüyordu.)

6.

The metal surface was polished to a mirror-like finish. (Metal yüzey ayna gibi bir bitişe kadar parlatıldı.)

7.

The building’s glass exterior was mirror-like, reflecting the cityscape. (Bina cam dış cephesi ayna gibi görünüyordu ve şehir manzarasını yansıtıyordu.)

8.

The makeup artist made her skin look so smooth and mirror-like. (Makyaj artisti cildini o kadar pürüzsüz ve ayna gibi gösterdi.)

9.

The car’s paint job was so well done that it was almost mirror-like. (Arabanın boya işi o kadar iyi yapılmıştı ki neredeyse ayna gibi görünüyordu.)

10.

The ice on the lake was so clear that it looked mirror-like. (Göldeki buz o kadar berraktı ki ayna gibi görünüyordu.)

11.

The snow on the mountaintop was so white and pure that it looked mirror-like. (Dağın tepesindeki kar o kadar beyaz ve saf ki ayna gibi görünüyordu.)

12.

The polished marble floor was so shiny and mirror-like that it was hard to walk on. (Parlatılmış mermer zemin o kadar parlaktı ve ayna gibi görünüyordu ki üzerinde yürümek zordu.)

13.

The model’s skin was so flawless that it looked mirror-like. (Modelin cildi o kadar kusursuzdu ki ayna gibi görünüyordu.)

14

.

The lake’s surface was so still that it looked mirror-like, reflecting the blue sky. (Gölün yüzeyi o kadar sakin ve hareketsizdi ki ayna gibi görünüyordu ve mavi gökyüzünü yansıtıyordu.)

15.

The silverware was polished to a mirror-like shine. (Gümüş çatal bıçak takımı ayna gibi parlatıldı.)

16.

The building’s windows were so clean and clear that they looked mirror-like. (Bina pencereleri o kadar temiz ve berraktı ki ayna gibi görünüyordu.)

17.

The dancer’s movements were so fluid and graceful that they looked mirror-like. (Dansçının hareketleri o kadar akıcı ve zarifti ki ayna gibi görünüyordu.)

18.

The polished metal sculpture was so reflective that it looked mirror-like. (Parlatılmış metal heykel o kadar yansıtıcıydı ki ayna gibi görünüyordu.)

19.

The pool’s surface was so smooth and still that it looked mirror-like, reflecting the palm trees. (Havuzun yüzeyi o kadar pürüzsüzdü ve hareketsizdi ki ayna gibi görünüyordu ve palmiyeleri yansıtıyordu.)

20.

The sky at sunset was so beautiful and colorful that it looked mirror-like, reflecting on the water. (Gün batımındaki gökyüzü o kadar güzel ve renkliydi ki ayna gibi görünüyordu ve suya yansıyordu.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.