Lunacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Lunacy Nedir?
Lunacy, delilik veya çılgınlık durumunu ifade eden bir kelime olarak kullanılır.
Örnek Cümleler:
-
The lunacy of his actions was evident to everyone.
(Onun eylemlerinin çılgınlığı herkes tarafından açıktı.)
-
The idea of jumping off a building is pure lunacy.
(Bir binadan atlamak fikri tam bir delilik.)
-
The lunacy of the killer shocked the whole town.
(Katilin deliliği tüm kasabayı şok etti.)
-
Her lunacy was a result of her drug addiction.
(Onun her çılgınlığı uyuşturucu bağımlılığından kaynaklanıyordu.)
-
The politician’s latest statement was met with disbelief and lunacy.
(Siyasetçinin son açıklamasına şaşkınlık ve çılgınlıkla karşılandı.)
-
The film was a study of the lunacy of war.
(Film, savaşın çılgınlığı üzerine bir çalışmaydı.)
-
His behavior during the meeting was nothing short of lunacy.
(Toplantı sırasındaki davranışı tam anlamıyla çılgınlıktan başka bir şey değildi.)
-
Her husband’s sudden death sent her into a state of lunacy.
(Kocasının ani ölümü onu deliliğe sürükledi.)
-
The lunacy of the situation was not lost on him.
(Durumun deliliği onu da etkilemişti.)
-
Their plan to rob the bank was pure lunacy.
(Bankayı soyma planları tam bir delilikti.)
-
The lunacy of the storm caused widespread destruction.
(Fırtınanın deliliği geniş çapta yıkıma neden oldu.)
-
The man’s lunacy was apparent in his wild eyes and erratic behavior.
(Adamın deliliği, vahşi gözlerinde ve düzensiz davranışlarında belli oluyordu.)
-
The film explores the lunacy of a man who believes he is a dog.
(Film, kendisinin bir köpek olduğuna inanan bir adamın deliliğini araştırıyor.)
-
The lunacy of the situation was so absurd that he couldn’t help
but laugh.
(Durumun deliliği o kadar saçmaydı ki, gülmekten kendini alamadı.)
-
The artist’s painting was a representation of the lunacy of the human mind.
(Sanatçının resmi, insan zihninin deliliğinin bir temsiliydi.)
-
The patient’s lunacy was caused by a chemical imbalance in his brain.
(Hastanın deliliği, beynindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanıyordu.)
-
The lunacy of the traffic in the city was unbearable.
(Şehirdeki trafik deliliği dayanılmazdı.)
-
The man’s obsession with the color yellow bordered on lunacy.
(Adamın sarı renge olan takıntısı deliliğin sınırına yaklaşıyordu.)
-
The lunacy of the carnival atmosphere was infectious.
(Karnaval havasının deliliği bulaşıcıydı.)
-
The book delves into the lunacy of the protagonist’s descent into madness.
(Kitap, baş karakterin deliliğe doğru inişini ele alıyor.)
-
His lunacy was apparent in the way he talked to himself.
(Onun deliliği, kendisiyle konuşma şeklinde belli oluyordu.)
Hemen Yorum Yaz