Loiter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Loiter İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Loiter (gezmek, oyalanmak)

Loiter kelimesi, belirli bir amacı olmadan etrafta dolaşmak veya vakit geçirmek anlamında kullanılır. Aşağıda loiter kelimesinin kullanıldığı 20 örnek cümle ve Türkçe çevirileri bulunmaktadır.

  1. The group of teenagers were loitering outside the convenience store. (Gençler, bakkalın dışında oyalanıyorlardı.)
  2. She always loiters around the shopping mall. (O her zaman alışveriş merkezinin etrafında geziyor.)
  3. The security guard told the loiterers to leave the premises. (Güvenlik görevlisi, oyalanmakta olanlara bölgeden ayrılmalarını söyledi.)
  4. The police were called to disperse the loitering crowd. (Polis, oyalanmakta olan kalabalığı dağıtmak için çağrıldı.)
  5. He loitered in the park, enjoying the sunshine. (Güneşin keyfini çıkararak parkta gezindi.)
  6. The store owner installed a sign that read “No loitering allowed.” (Mağaza sahibi, “Oyalanma yasaktır” yazan bir işaret yerleştirdi.)
  7. They were accused of loitering with intent to commit a crime. (Bir suç işleme niyetiyle oyalanmakla suçlandılar.)
  8. The homeless man loitered on the street corner, asking for spare change. (EvSiz adam, sokak köşesinde boş değişim isteyerek gezindi.)
  9. The police officer asked the man why he was loitering in the alley. (Polis memuru adamın neden ara sokakta oyalanmakta olduğunu sordu.)
  10. The group of tourists loitered in the square, taking pictures. (Turist grubu, fotoğraf çekerek meydanda gezindi.)
  11. The principal warned the students not to loiter in the hallways during class time. (Müdür, öğle saatlerinde koridorlarda oyalanmamaları konusunda öğrencileri uyardı.)
  12. He loitered outside the restaurant, waiting for his friends to arrive. (Arkadaşlarının gelmesini beklemek için restoranın dışında gezindi.)
  13. The city council passed a law prohibiting loitering in certain areas. (Şehir konseyi, belirli alanlarda oyalanmayı yasaklayan bir yasa çıkardı.)
  14. The security cameras were installed to discourage loitering in the parking lot. (Güvenlik kameraları, oyalanmayı önlemek için park yerine yerleştirildi.)
  15. She didn’t want to go home yet, so she decided to loiter in the park. (Henüz eve gitmek istemedi, bu yüzden parkta gezinmeye karar verdi.)
  16. The store manager asked the loitering customers if they needed any help. (Mağaza müdürü, oyalanmakta olan müşterilere yardımcı ol

mak için onlara ihtiyaçları olup olmadığını sordu.)
17. The police officer approached the loitering group and asked them to move along. (Polis memuru, oyalanmakta olan gruba yaklaşıp onlara ilerlemelerini söyledi.)

  1. The security guard saw the suspicious man loitering near the building entrance. (Güvenlik görevlisi, binanın girişine yakın oyalanan şüpheli adamı gördü.)
  2. The city has been cracking down on loitering in public spaces. (Şehir, kamusal alanlarda oyalanmaya sert bir şekilde müdahale ediyor.)
  3. He was caught loitering around the school during class time and was given detention. (Sınıf zamanında okul etrafında oyalanırken yakalandı ve ceza verildi.)

Bu örnek cümlelerde loiter kelimesi, genellikle belirli bir yerde amaçsızca vakit geçirme veya beklemeyi ifade ediyor. Polis veya güvenlik görevlileri, belirli bir bölgede oyalanmayı yasaklamak için işaretler veya yasalar kullanabilirler. Turistler veya gezginler, bir yeri keşfetmek veya fotoğraf çekmek için oyalanabilirler. Ancak, suçlu veya şüpheli biri olarak algılanabilecek kişiler için oyalanmak, ciddi sonuçlar doğurabilir.

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.