Lock İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lock İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lock

Lock, “kilitlemek” anlamına gelir ve genellikle kapı, çanta, kasa gibi şeyleri sabit veya hareketsiz bir şekilde tutmak için kullanılır.

Örnek cümleler:

  1. I always lock my front door before leaving the house. (Her zaman evden çıkmadan önce ön kapımı kilitleyorum.)
  2. She locked her bike to the rack outside the store. (Bisikletini mağazanın dışındaki askıya kilitlemişti.)
  3. He forgot to lock his laptop when he went to the restroom. (Tuvaletteyken dizüstü bilgisayarını kilitlemeyi unuttu.)
  4. The safe was locked and the key was missing. (Kasa kilitliydi ve anahtar kayıptı.)
  5. You should always lock your car when you leave it parked on the street. (Arabanızı sokağa park ettiğinizde her zaman kilitlemelisiniz.)
  6. She realized she had left her phone in the locker and had to go back to lock it up. (Telefonunu dolapta unuttuğunu fark etti ve geri dönüp kilitlemek için gitmek zorunda kaldı.)
  7. He put a lock on his diary to keep his little sister from reading it. (Küçük kız kardeşinin okumasını engellemek için günlüğüne bir kilit taktı.)
  8. The gate to the garden is locked at night to keep intruders out. (Hırsızları dışarıda tutmak için bahçenin kapısı gece kilitlemektedir.)
  9. The company had to change all of the locks on their doors after a break-in. (Bir soygun olayından sonra, şirket kapılarının tüm kilitlerini değiştirmek zorunda kaldı.)
  10. The students were instructed to lock up their backpacks before entering the exam room. (Öğrencilere, sınav odasına girmeden önce sırt çantalarını kilitli tutmaları söylendi.)
  11. He was afraid of losing his wallet, so he kept it locked in his desk drawer. (Cüzdanını kaybetmekten korktuğu için, onu çalışma masasının çekmecesinde kilitli tuttu.)
  12. She used a combination lock to secure her luggage when she traveled. (Seyahat ettiğinde bavulunu güvenli tutmak için kombinasyonlu bir kilit kullandı.)
  13. The lock on the shed was old and rusted, so it was difficult to open. (Depodaki kilit eski ve paslıydı, bu yüzden açmak zordu.)
  14. He locked the door behind him and walked away, not looking back. (Arkasına bakmadan kapıyı kilitleyip uzaklaştı.)
  15. She had to use a lock pick to open the safe since she had lost the key. (Anahtarı kaybettiği için kasayı açmak için kilit açıcı kullanmak zorunda kaldı.)
  16. They put a lock on the gate to prevent unauthorized access. (Yetkisiz erişimi önlemek için kapıya bir kilit taktılar.)
  1. The museum keeps its valuable artifacts in a locked room for security purposes. (Müze, güvenlik amaçları için değerli eserlerini kilitli bir odada saklar.)
  2. He locked his bike to the pole and went inside the coffee shop. (Bisikletini direğe kilitleyip kahve dükkanına girdi.)
  3. The lock on the gate was jammed and wouldn’t open. (Kapının kilidi sıkışmıştı ve açılmıyordu.)
  4. The teacher locked the classroom after everyone left to make sure no one came in without permission. (Öğretmen, herkes ayrıldıktan sonra kimseye izin vermeden sınıfı kilitlemiştir.)

(Türkçe karşılıklar siyah renkle yazılmıştır.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.