Lifeline İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lifeline İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Lifeline

Lifeline, Türkçe anlamıyla “can simidi” veya “hayat çizgisi” anlamına gelir. Bu kelime genellikle tehlikeli durumlarda veya zorlu hayat şartlarında insanların hayatta kalması için kullanılan bir araç veya yardım çağrısı anlamında kullanılır.

İşte 20 örnek cümle:

  1. I was lost in the woods and had no food or water, but thankfully I found a lifeline.
    (Tehlikeli bir ormanda kaybolmuştum ve yiyecek ve suyum yoktu, ama neyse ki bir hayat çizgisi buldum.)

  2. The lifeline on the ship saved the crew during the storm.
    (Gemiye takılan can simidi, fırtınada mürettebatın hayatını kurtardı.)

  3. The lifeline is an essential tool for scuba diving.
    (Dalış yaparken can simidi, temel bir araçtır.)

  4. When I lost my job, my savings account became my lifeline.
    (İşimi kaybettiğimde, birikim hesabım hayat çizgim haline geldi.)

  5. The charity organization provided a lifeline for the homeless.
    (Sokakta yaşayanlar için hayat çizgisi sağlayan bir yardım kuruluşu vardı.)

  6. The lifeline to the remote village was cut off due to heavy snow.
    (Yoğun kar yağışı nedeniyle, uzak köye olan hayat çizgisi kesildi.)

  7. The phone was my lifeline during the pandemic when I couldn’t meet my friends or family.
    (Pandemi sırasında arkadaşlarımla veya ailemle buluşamadığım zaman telefonum hayat çizgimdi.)

  8. The lifeline was thrown to the drowning swimmer, and he was rescued.
    (Boğulmak üzere olan yüzücüye can simidi atıldı ve kurtarıldı.)

  9. The organization provided a lifeline for people suffering from mental health issues.
    (Ruh sağlığı sorunları yaşayan insanlar için hayat çizgisi sağlayan bir organizasyon vardı.)

  10. The company’s lifeline was its loyal customers.
    (Şirketin hayat çizgisi, sadık müşterileriydi.)

  11. The local government provided a lifeline for small businesses during the economic crisis.
    (Ekonomik kriz sırasında yerel yönetim, küçük işletmelere hayat çizgisi sağladı.)

  12. The internet connection was my lifeline during the online classes.
    (Çevrimiçi dersler sırasında internet bağlantısı hayat çizgimdi.)

  13. The emergency services were the lifeline for the injured hiker.
    (Yaralı bir doğa yürüyüşçüsü için acil servisler hayat çizgisiydi.)

  14. The lifeline helped the trapped miners to escape the collapsed mine.
    (Mahsur kalan madencilerin, çöken madenden kaçmalarına yardımcı olan can simidiydi.)

  15. The aid organization provided a lifeline for the famine-stricken region.
    (Kıtlıkla mücadele eden bir böl

  1. The satellite phone was our lifeline in the remote wilderness.
    (Uzak vahşi doğada uydu telefonumuz hayat çizgimizdi.)

  2. The ambulance was the lifeline for the heart attack victim.
    (Kalp krizi geçiren kişi için ambulans hayat çizgisiydi.)

  3. The lifeline helicopter rescued the stranded climbers from the mountain.
    (Dağda mahsur kalan tırmanıcıları kurtaran can simidi helikopterdi.)

  4. The lifeline buoy was thrown to the drowning child, and he was saved.
    (Boğulmak üzere olan çocuğa atılan can simidi, onu kurtardı.)

  5. The lifeline of the company was its ability to adapt to changing market conditions.
    (Şirketin hayat çizgisi, değişen piyasa koşullarına uyum sağlama becerisiydi.)

Bu yazıya ilk yorumu sen yaz!

Hemen Yorum Yaz

Adını veya rumuzunu yazabilirsin.