Liar İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Liar
Liar kelimesi Türkçe’de “yalancı” anlamına gelmektedir. Bir kişinin doğruyu söylemediğini ifade etmek için kullanılır.
Örnek cümleler:
- She’s a liar and can’t be trusted. (O bir yalancı ve güvenilir değil.)
- Don’t believe him, he’s a liar. (Ona inanma, o bir yalancı.)
- It’s not a good idea to lie, because sooner or later, people will find out you’re a liar. (Yalan söylemek iyi bir fikir değil, çünkü er ya da geç insanlar senin bir yalancı olduğunu fark edecek.)
- I caught him in a lie, he’s a liar. (Onu yalan söylerken yakaladım, o bir yalancı.)
- She’s lying to get out of trouble. (Sorunlardan kurtulmak için yalan söylüyor.)
- He’s a liar, he’s always making up stories. (O bir yalancı, her zaman hikayeler uyduruyor.)
- You can’t trust a liar to tell you the truth. (Bir yalancıya gerçeği söylemesi için güvenemezsin.)
- Don’t be a liar, always tell the truth. (Bir yalancı olma, her zaman gerçeği söyle.)
- She lied about her age to get into the club. (Kulübe girmek için yaşını yalanladı.)
- He’s a liar, he’s always exaggerating. (O bir yalancı, her zaman abartıyor.)
- Once a liar, always a liar. (Bir kere yalancı, her zaman yalancı.)
- I can’t believe him, he’s a liar. (Ona inanamıyorum, o bir yalancı.)
- She lied to cover up her mistake. (Hatasını örtbas etmek için yalan söyledi.)
- He’s a liar, he’s always manipulating the truth. (O bir yalancı, her zaman gerçeği manipüle ediyor.)
- Liars never prosper. (Yalancılar asla başarılı olmazlar.)
- Don’t trust him, he’s a liar. (Ona güvenme, o bir yalancı.)
- She’s lying to protect herself. (Kendini korumak için yalan söylüyor.)
- He’s a liar, he’s always changing his story. (O bir yalancı, her zaman hikayesini değiştiriyor.)
- Liars are always caught in the end. (Yalancılar her zaman sonunda yakalanırlar.)
- Don’t listen to him, he’s a liar. (Ona kulak verme, o bir yalancı.)
- She told a little white lie to avoid hurting his feelings. (Onun duygularını incitmekten kaçınmak için küçük bir yalan söyledi.)
- He’s a liar, he’s always making excuses. (O bir yalancı, her zaman bahane üretiyor.)
- Liars often have trouble keeping their lies straight. (Yalancıların genellikle yalanlarını tutarlı tutmakta zorluk çektikleri olur.)
- She’s a liar, she’s always denying the truth. (O bir yalancı, her zaman gerçeği inkar ediyor.)
- He lied to get out of trouble, but ended up making things worse. (Sorunlardan kurtulmak için yalan söyledi, ama işleri daha da kötüleştirdi.)
- Don’t trust anything he says, he’s a liar. (Onun söylediği her şeye güvenme, o bir yalancı.)
- She told a big fat lie and got caught. (Büyük bir yalan söyledi ve yakalandı.)
- He’s a liar, he’s always hiding something. (O bir yalancı, her zaman bir şeyler saklıyor.)
- Liars often use body language to support their lies. (Yalancılar genellikle yalanlarını desteklemek için beden dilini kullanırlar.)
- Don’t believe him, he’s a known liar. (Ona inanma, o bilinen bir yalancı.)
Hemen Yorum Yaz