Legacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Legacy İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı

Legacy Nedir?

Legacy, miras anlamına gelir ve özellikle teknolojide kullanılan bir terimdir. Bu terim, bir sistem, yazılım veya donanımın eski teknolojilerin yerini almış olsa bile, hala kullanımda kalması anlamına gelir. Bu, sistem veya yazılımın, geçmişteki tasarım, kodlama ve altyapı nedeniyle güncellenmesi veya değiştirilmesi zor olduğu için devam ettiği anlamına gelir.

Örnek Cümleler:

1. My company still uses legacy systems that were developed in the 90s. (Şirketimiz hala 90’larda geliştirilen eski sistemleri kullanıyor.)
2. Despite their age, some legacy systems are still crucial to the functioning of certain industries. (Yaşlarına rağmen, bazı miras sistemler belirli endüstrilerin işleyişinde hala çok önemli.)
3. The legacy software was causing too many compatibility issues with newer operating systems. (Miras yazılımı daha yeni işletim sistemleriyle uyumluluk sorunlarına neden oluyordu.)
4. We had to hire a specialist to maintain the legacy hardware that our company still relies on. (Şirketimizin hala güvendiği miras donanımı korumak için bir uzman kiralamak zorunda kaldık.)
5. The IT department is struggling to integrate the legacy system with the new software. (IT departmanı, miras sistemi yeni yazılımla entegre etmekte zorlanıyor.)
6. The legacy code was so convoluted that it took weeks to make even minor changes. (Miras kodu öyle karmaşıktı ki, hatta küçük değişiklikler yapmak haftalar sürdü.)
7. The legacy system was vulnerable to cyber attacks due to outdated security protocols. (Güncel olmayan güvenlik protokollerine sahip olduğu için miras sistem, siber saldırılara karşı savunmasızdı.)
8. The company had to invest in a complete overhaul of their legacy infrastructure to keep up with the competition. (Şirket, rekabetle başa çıkmak için miras altyapılarını tamamen yenilemek zorunda kaldı.)
9. The legacy software was still in use despite the fact that it had not been updated in over a decade. (On yıldan fazla süredir güncellenmemiş olmasına rağmen, miras yazılım hala kullanımda.)
10. The legacy system was the backbone of the company’s operations, and replacing it would have been too costly. (Miras sistem, şirketin operasyonlarının omurgasıydı ve onu değiştirmek çok maliyetli olacaktı.)
11. The legacy database was unable to handle the large amount of data that the company was collecting. (Şirketin topladığı büyük miktardaki verileri işlemek için miras veritabanı yetersizdi.)
12. The company’s reluctance to update their legacy systems was hindering their ability to innovate. (Şirketin miras sistemlerini güncellemek

istememesi, yenilik yapma yeteneklerini engelliyordu.)
13. The legacy software was no longer supported by the vendor, which posed a significant risk to the company’s operations. (Miras yazılım artık satıcı tarafından desteklenmediği için, şirketin işleyişine ciddi bir risk oluşturuyordu.)

14. The legacy system was so complex that only a handful of employees knew how to operate it. (Miras sistem öyle karmaşıktı ki, sadece birkaç çalışan nasıl kullanılacağını biliyordu.)
15. The legacy hardware was incompatible with the new software, which meant the company had to keep using outdated programs. (Miras donanım, yeni yazılımla uyumsuzdu, bu da şirketin güncel olmayan programları kullanmaya devam etmesi demekti.)
16. The company was forced to maintain the legacy system due to contractual obligations with their clients. (Müşterileriyle olan sözleşme yükümlülükleri nedeniyle, şirket miras sistemi korumak zorunda kaldı.)
17. The legacy software was so outdated that it was no longer compliant with industry regulations. (Miras yazılımı o kadar eskidi ki, artık endüstri düzenlemelerine uyumlu değildi.)
18. The IT department was tasked with finding a solution to integrate the legacy system with the new technology. (IT departmanı, miras sistemi yeni teknolojiyle entegre etmek için bir çözüm bulma görevi aldı.)
19. The company had to hire consultants to help them modernize their legacy systems. (Şirket, miras sistemlerini modernize etmelerine yardımcı olmak için danışmanlar kiralamak zorunda kaldı.)
20. The legacy system had become a liability, as it was hindering the company’s ability to adapt to changing market conditions. (Miras sistem, pazar koşullarının değişmesine uyum sağlama yeteneğini engellediği için şirket için bir sorun haline gelmişti.)