Lay İle İlgili Cümleler İngilizce Cümle İçinde Kullanımı
Lay İle İlgili Cümleler
Anlamı: Yatmak, uzanmak anlamına gelen “lay” fiili, “lie” fiilinin geçmiş zaman hali olarak da kullanılabilir.
- I always lay down for a nap after lunch. (Her zaman öğle yemeğinden sonra bir şekerleme için uzanırım.)
- The cat likes to lay in the sun. (Kedi güneşte uzanmaktan hoşlanır.)
- She lay the baby on the changing table. (Bebeği değiştirme masasına yatırdı.)
- The book lay open on the table. (Kitap açık şekilde masada duruyordu.)
- He lay there for hours, unable to move. (Saatlerce orada hareketsiz yattı.)
- Please lay the tools on the bench. (Lütfen aletleri banka yerleştirin.)
- The dog likes to lay his head on my lap. (Köpek kafasını kucağıma koymaktan hoşlanır.)
- She lay in bed all day, feeling sick. (Tüm gün hasta hissederek yatakta yattı.)
- I had to lay my bike down to avoid the car. (Arabayı önlemek için bisikletimi yere yatırmak zorunda kaldım.)
- The baby was crying, so I laid her down for a nap. (Bebek ağlıyordu, bu yüzden onu bir şekerleme için yatırdım.)
- He lay the flowers on the grave. (Çiçekleri mezara yerleştirdi.)
- The sun is starting to lay low in the sky. (Güneş gökyüzünde alçalmaya başlıyor.)
- I like to lay on the couch and watch TV. (Kanepeye uzanıp televizyon izlemekten hoşlanırım.)
- The table was too heavy to lay on its side. (Masayı yanına yatırmak için çok ağırdı.)
- The baby is starting to lay down by himself. (Bebek kendisi yatmayı başlıyor.)
- She had to lay off several employees due to budget cuts. (Bütçe kesintileri nedeniyle birkaç çalışanı işten çıkarmak zorunda kaldı.)
- Please lay the baby in the crib. (Lütfen bebeği karyolaya yatırın.)
- He lay on his back and looked up at the stars. (Sırtüstü yattı ve yıldızlara baktı.)
- The ship will lay anchor in the harbor. (Gemi limanda demirleyecek.)
- She lay her head on the pillow and closed her eyes. (Kafasını yastığa koydu ve gözlerini kapattı.)
- The workers were asked to lay the bricks in a specific pattern. (İşçilere tuğlaları belirli bir düzende yerleştirmeleri istendi.)
- He decided to lay down his weapons and surrender. (Silahlarını bırakıp teslim olmaya karar verdi.)
- The paint was difficult to lay evenly on the wall. (Boya duvara eşit şekilde yerleştirmek zordu.)
- She always lays out her clothes for the next day before going to bed. (Her zaman yatağa gitmeden önce ertesi gün giyeceği kıyafetleri hazırlar.)
- The project manager had to lay out the timeline for the team. (Proje yöneticisi takım için zaman çizelgesini belirlemek zorunda kaldı.)
- She laid a blanket on the grass and had a picnic with her friends. (Çimlere bir battaniye serdi ve arkadaşlarıyla piknik yaptı.)
- The company will lay off workers if sales don’t improve. (Satışlar düzelmezse şirket işçileri işten çıkaracak.)
- He was too tired to stand, so he laid down on the couch. (Ayakta duracak kadar yorgundu, bu yüzden kanepeye uzandı.)
- The carpenter had to lay the floorboards carefully to avoid gaps. (Marangoz, aralıklardan kaçınmak için döşemeyi dikkatli bir şekilde yerleştirmek zorunda kaldı.)
- She always lays the table with the good china for special occasions. (Özel günler için her zaman iyi porselenleri masaya koyar.)
- The company decided to lay off employees in the marketing department. (Şirket, pazarlama departmanındaki çalışanları işten çıkarmaya karar verdi.)
- The chef had to lay out all the ingredients before starting to cook. (Şef, yemek yapmaya başlamadan önce tüm malzemeleri hazırlamak zorunda kaldı.)
- The baby laid his head on his mother’s shoulder and fell asleep. (Bebek, kafasını annesinin omzuna koydu ve uyudu.)
- The teacher had to lay out the lesson plan for the upcoming week. (Öğretmen, önümüzdeki hafta için ders planını belirlemek zorundaydı.)
- The company will lay off workers in order to cut costs. (Maliyetleri düşürmek için şirket işçileri işten çıkaracak.)
Hemen Yorum Yaz